islamda Zekat Sadaka ve Fitre ve Hükmü

 

Sual: Zekât nisabı nedir, nasıl hesaplanır?


CEVAP
Maddeler halinde yazalım:
1- Zekât nisabı, 20 miskal yani 96 gr altın veya bu değerde para veya ticaret eşyasıdır. Zekât nisabına malik olana zengin denir. Dinimize göre, erkekle hanımının mal varlığı ayrıdır. Birbirine eklenmez. Biri zengin, diğeri fakir olabilir. Kim zenginse kendi zekâtını verir.

2- Alacaklar nisap hesabına dâhil edilir. Alacakların zekâtları tahsil edildikten sonra verilir. Daha almadan da verilebilir. Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Geri kalanın zekâtı verilir. On yıl sonra alınacak para, zekât nisabına dahil edilir. On yıl sonra ödenecek borç zekâttan düşülür.

3- Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar zekât nisabına dâhil edilmez. Ticaret için alınan malların, altın, gümüş, her çeşit paranın zekâtı verilir. Evin, arabanın, zekâtı olmaz. Araba, ev ve arsa alıp satan, bunların zekâtını verir; çünkü bunlar ticaret malı olmuştur. Ev yaptırmak için arsa alan, bunun zekâtını vermez. (Dürer)

4- Altınla gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyasıdır. Diğer para ve ticaret mallarıyla nisaba ulaşırsa zekâtı verilir.

5- Zekâta tâbi malların veya paranın, yıl içindeki azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra elde kalan mal, nisabı bulursa, kırkta biri zekât olarak verilir. Zekât, kârdan değil, eldeki ticaret malının veya paranın tamamından verilir.

6- Kaybolmuş, gasbedilmiş, saklanılan yeri unutulmuş mal ve inkâr olunan alacaklar, nisaba katılmaz ve ele geçerlerse, önceki yılların zekâtları verilmez. Senetli veya iki şahitli veya itiraf olunan alacaklar, iflas edende ve fakirde de olsa, nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da verilir.

7- Nisabın üstünde takısı olan kadın, zekâtını kendi verir veya (Zekâtımı sen bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla zekâtı verebilir. Borçlu ve fakir olana, hanımı zekât verebilir. Bir hanım mehr-i müeccel olarak kocasından alacağı altınları zekât nisabına katar. Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Şâfiî’de ise, kadının ziynetlerin zekâtı verilmez. (Hidaye)

8- Nisabın helak olması, sıfırlanması demektir. Borçlanıp sıfırlanır veya sıfırın altına düşerse nisab helak olmuş olur.

9- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur; hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. Zekâtını yanlış hesaplayıp, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca ikinci yıl vereceği zekâttan bu bir altını mahsup edebilir.

10- Çalışanların alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz, çünkü bunlar, hak edilmiş ücret iseler de, hak edilen mal, ele geçmeden önce mülk olmaz. Maaşlardan kesilen yardım sandığı ve sigorta paraları zekât hesabına katılmaz. Yıllarca sonra birikmiş olarak ele alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır.

11- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına itibar edilir. Mesela Reşat altınıyla Aziz lira 7,2 gr olarak kabul edilir. Yani 12 ayardan fazla olan bütün altınlar, tartılır. Kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olan, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi evla, ortalamasından vermesi caiz, en düşüğünden vermesiyse, mekruhtur. Zekâta tabi mallar, altın liraların en düşüğünün alış fiyatına göre hesap edilir.

12- Hisse senetlerinin nâma [isme] ve hâmiline [taşıyana] yazılı olanları vardır. İsimsiz, hâmiline yazılı olanların devir kabiliyetleri vardır. Yani döviz gibi elden ele dolaşır. İstendiği zaman satılabilir. Bu senetler ticaret malı gibi, zekâtın hesap edildiği tarihteki piyasa değeri üzerinden nisaba dahil edilir. Nâma yazılı hisse senedi alan, sene sonunda, fabrikanın demirbaş mallarının haricindeki parasını zekât nisabına dahil eder.

13- Gölde yetiştirilen balıklar satılınca, bu para diğer zekâta tâbi mallarla beraber nisaba ulaşırsa zekâtı verilir. Birkaç ineği olup çok süt satan, ineklerin zekâtını vermez, fakat sene sonunda sütten elde ettiği para zekât nisabına dahil edilir.

14- Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek mekruhtur. Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye denilse de caizdir. Zekât, ticareti yapılan maldan veya aynı değerde altın olarak verilir.

15- Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.

Sual: Zenginlik nisabını yeniden ele almalı diyorlar. Zekat nisabı belli değil midir?


CEVAP

Gazeteleri okuyan, TV’leri seyredenler, sanki din yeni ortaya çıkmış gibi, hakiki İslam âlimlerince açıklanıp, onaylanıp 14 asırdır uygulanan dini hükümleri değiştirmeye kalkanlar çıkıyor. Kimi tesettürü kaldırıyor, kimi bayanlara hayz ve nifas hallerinde namaz kıldırıyor, kimi kaderi inkâr ediyor, (Fakirlik kaderimiz değil) diyerek, güya alınyazısını değiştirmeye kalkıyor. Kimi haricileri, İslam tarihinde ilk demokrat ve cumhuriyetçi fırka diye övüyor.

Kimi yakında kıyamet kopacak diyor. Hele tuhaf biri, (İstanbul’da büyük deprem olacak, 5 milyon kişi ölecek, aklı olan İstanbul’u terk etsin) diyor. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği Kur’an-ı kerimde yazılıdır. Depremin de bugün için önceden bilinmesi mümkün değildir. Gaybdan haber verircesine, milleti sıkıntıya sokmak haramdır.

Dünyada da reform hareketi sürüyor. İslam’ın beş şartından biri olan namazı, sahih olmasın diye vakti girmeden kıldıran yerler var. Sahih olmaması için hac bir gün önce yaptırılıyor. Zekat, altın, gümüş veya ticaret ettiği maldan verilmesi gerekirken, ticaret malından değil de, başka maldan veriliyor. Böylece zekatlar da sahih olmuyor. Şimdi de kurban ibadeti kaldırılmak isteniyor. Kurban kesilmeyip parası yoksullara verilmesi isteniyor. Dinimiz, (Muhtaç insanlar olduğu zaman kurban kesmeyip parası yoksullara verilsin) diyemez miydi? Peygamber efendimiz böyle bir şeyi düşünememiş mi, 1400 yıldan beri gelen âlimler düşünememiş mi?

Son olarak da zenginlik nisabını yeniden ele alıp bozmaya çalışanlar var. Dinimiz kâmil değil midir? Eksik olan nesi vardır? Namazın, orucun, zekatın, nisabın yeni bir şekli olur mu? Reformcu, (Dine göre, malların değeri değişmiş, kim zengin, kim fakir belli değil. Mesela ortalama 40 davarın değeri 2.5 milyar, beş devenin bedeli 5 milyar, 30 sığırın bedeli 10 milyar. Gümüşe göre 60, altına göre 500 milyondur. Bunun ortalamasını almak gerekir. Siz, 500 milyonu olanı zengin sayar, 29 sığırın bedeli olan 9 milyarlık adamı fakir sayarsanız, bu adaletli olmaz) diyor. Biri çıkıp da niye dinimizle oynuyorsunuz demiyor.

Böyle bir teklifi, ya dini bilmeyenler veya dini kasten bozmak isteyenler yapar. Dinimizde, bir adamın 29 ineği ve 39 koyunu ve 4 devesi olsa, ayrıca 50 gram da altını olsa zekat vermez. Hatta yün için, yük taşımak için, binmek için olan hayvanları varsa onların da zekatı olmaz. Çünkü deve, sığır gibi başka cinsten sâime hayvanlar, birbirlerine ve ticaret eşyasına eklenmezler. Eklenince, altına ve ticaret malına göre, nisabı çok geçer. Bu kadar çok mala sahip olan kimsenin, dinimizin emrine uyarak, zekat vermesi gerekmez. Çünkü din böyle bildirmiş. Sen bunları birbirine ilave edersen, dinin bildirdiği yolu bırakmış olursun. Bu kadar malı olmayıp da 100 gram altını olan kimse, dinen zengindir. Zekat vermesi gerekir. Reformcunun (malı çok olan zekat vermiyor da, malı az olan zekat veriyor) demesi yersizdir. Hatta bir kimse, fakir de olsa, toprak mahsullerinin uşrunu vermesi gerekir.

Problem diye çıkarılan bu meseleler, kitaba uymamaktan ileri gelmektedir. Dinimiz eksik değildir. Kitaplara göre amel edilirse, hiçbir mesele kalmaz. Kitaplarda eşyanın değeri, dövize, koyuna, sığıra veya deveye göre tayin edilmez. (Keşf-i rümûz) kitabında (Eşyanın kıymetleri altın ve gümüş ile anlaşılır) deniyor. Şimdi, gümüşün altına nazaran kıymeti, yedide birden çok düşük olduğu için, zekat hesaplarının yalnız altın lira ile kıymetlendirilmesi lazım olduğu İbni Âbidin’de bildirilmektedir.

Ticaret eşyasının kıymeti, para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Hükümet tarafından damgalı altın liralardan kıymeti en az olanı ile hesap edilir. Kitaba inananlar için işin esası budur.

Fakirin lehi dinde ölçü mü?


Sual: Dinde yenilikçi bir yazar, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e indiriyor. Yaptığı dinde reform değil midir?


CEVAP

Ölçü birimleri, Şer’i birimler, Urfi birimler olmak üzere ikiye ayrılır. Şer’i birimler, Peygamber efendimizin zamanında kullanılan birimlerdir. Urfi birimler, şer’i birimlerden farklıdır. Urfi birimler, hükümetin kabul ettiği birimlerdir. Altının nisabı 20 miskaldir. Bir miskalin ağırlığı dört mezhepte farklıdır. Hanefi’de bir miskal, 20 kırât’tır. Bir kırât-ı şer’i ise, kabuksuz, uçları kesilmiş, kuru 5 arpadır. Hassas terazi ile bu vasıftaki 5 arpanın 0,24 gr olduğu tespit edildi. Şu halde bir şer’i miskal, yüz arpadır, yani, 4,8 gramdır. 20 miskal altın ise (20x4,8 ) = 96 gramdır.

Urfi kırâtın ağırlığı olan 0,20 ile çarpılırsa, bulunan 4 gr, miskalin ağırlığı olmaz. Altının nisap miktarını bu yanlış miskale göre yapıp, 4x20 = 80 gr demek doğru olmaz. İbni Âbidin hazretleri, mal zekatı kısmında, (Kırât-ı urfi 4 arpadır) buyuruyor. Yazar, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım. Fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum) diyor. Fakirin lehi her yerde, her zaman dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil midir? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsalar, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diye altının nisap miktarını değiştirmek dinde reform olur. Kendi görüşüne göre dini değiştirmeye kalkan reformculara itibar etmemelidir! Mutlaka muteber bir kitaptan kaynak istemelidir!

Dinimizle oynayanlar


Sual: Zekât nisabı 96 gram iken, (Fakirin lehine olacağı için 80 grama düşürdük) diyenler olduğu gibi, (Birlik beraberlik sağlanması için 80 gramı esas aldık) diyenler çıkıyor. Dinin bildirdiği ölçü mü önemli, yoksa fakirin lehi mi veya birlik beraberlik için, dinin bildirdiğinden farklı şeyler söylemek mi?


CEVAP

Evet, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e indirenler var. Bu sivri zekâlı, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım, fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum) diyor.

Fakirin lehi dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil mi? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsa, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diyerek altının nisabını değiştirerek dinde reforma çalışıyorlar.

Başka bir türedi de, (96 gram nisab yanlış değil, ancak çoğunluğa uymak, birlik ve beraberliği sağlamak için, ben de 80 gramı ölçü alıyorum) diyor.

Çoğunluğa uyma mantığı, bir önceki görüşe göre daha saçmadır, çünkü hakkı çoğunlukta aramak kadar yanlış bir iş, olamaz. (Herkes öyle diyor) demekle din olmaz.

Kimisi, (Çok kimse, bir dine inanmadığı için, ben de inanmıyorum) diyor. Kimisi de, (Çok kimse namaz kılmadığı için, ben de kılmıyorum, hemen herkes açık gezdiği için, ben de açık geziyorum) diyor. Genel olarak çoğunluk örnek gösteriliyor. (Herkes böyle yapıyor, ben de yapsam ne çıkar?) deniyor.

İyilik, doğruluk, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada Müslüman olmayanlar, Müslümanlardan daha fazladır. Buradan Müslümanlığın hak din olmadığı söylenemez. Allahü teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını bildiriyor. (Enam 116)

Demek ki, çoğunluğun yaptığı dinde ölçü olmaz. Din ne diyorsa, muteber fıkıh kitaplarında nasıl bildirilmişse, ona uymak gerekir.

Dini emirler çağa göre değişmez

Sual: Her yıl, zekat için 20 miskal altından, fıtra için şu kadar ölçek un veya buğdaydan söz edilir. Buna ne lüzum vardır? Zekat ve fıtra miktarlarının Türkiye’de TL’ye, Almanya’da Euro’ya göre hesaplanıp ilan edilmesi gerekmez mi? Bir de Şafiiler, deterjan varken, toprakla necaset temizliyorlar. Niçin zamanımıza uymuyorlar?


CEVAP

Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi bizde olsun! Dinimize ilave ve çıkarma yetkisi kimsede yoktur. Dinde yapılacak değişikliklere bid’at denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her bid’at dalalettir, dalalet ehli de Cehennemdedir.) [Müslim]

Dinimiz, zekat, fıtra ve kurban nisabının ve eşyanın kıymetlerinin altın ve gümüş ile tespit edileceğini bildirmektedir. (Keşf-i rümûz)

Nisap miktarları, resmi damgalı, altın veya gümüş paralardan, kıymeti en az olan ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Kıyamete kadar böyledir. Mesela bugün, Aziz, Hamit gibi altınlardan kıymeti en az olan ile hesap edilir. 20 miskal altını veya bu değerde ticaret malı olan kimse, dinen zengin sayılır. Bu malın üzerinden bir sene geçmişse, zekatını verir. (Redd-ül Muhtar)

Koyun zekatı kırkta birdir. Kırk koyunu olan, birini zekat verir. Bunu otuzda bir veya ellide bir yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Sadaka-i fıtr için de belli ölçekte buğday, un, arpa, hurma ve kuru üzüm verilir. Yani bunların bildirilen miktarı ölçü olarak alınır. Muza göre veya cevize göre olmaz. Dinimiz neyi bildirmişse, o ölçü alınır. Mesela dinimiz, (Fıtra olarak, 3500 gr arpa veya değeri kadar altın veya gümüş verilir) diyorsa, Kıyamete kadar bu böyle devam eder. Karadenizli fındığı, Akdenizli portakalı ölçü alamaz.

Dini kim koydu ise, değiştirme yetkisi de ondadır. Çağa göre dini emirler değişmez. Her çağa göre yeni yorum getirilmez. Çağa göre tefsir olmaz. Şafii mezhebinde, köpek bir yere yaş olarak dokunursa, orasını bir defa topraklı olmak üzere yedi defa su ile yıkamak gerekir. (Bugün sabun ve deterjan var, toprakla yıkamaya lüzum yok) denemez. Dinimizin bildirdiği emirlere aynen uyulur. Uymak istemeyenlere sözümüz yoktur.

Sual: Alınacak maaşlar zekat nisabına katılır mı?


CEVAP

Memur ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz.



Sual: İşten çıkarılanlara, ödenmeyen maaş ve tazminatlarına karşılık 3-4 ay sonrasına senet veriyorlar. Bu senetlerin, o gün geldiğinde ödenip ödenmeyeceği de kesin değil. Elinde böyle 3-4 milyarlık senedi olan bunu nisaba katar mı?
CEVAP

Çekler maaş gibi değildir. Bunlar nisap hesabına katılır. Elinde kurban kesecek kadar parası olan kurban keser. Zekat için de, paralar eline geçince zekatını verir. Şimdi de, zekatlarını verse mahzuru olmaz.



Sual: Paylaşılmamış miras malımız var. Nisaba dahil edilir mi?
CEVAP
Evet edilir.

Sual: Altın diş nisaba katılır mı?
CEVAP
Evet katılır.

Sual: Sonradan satmaya niyet edilen arsa zekat hesabına dahil edilir mi?
CEVAP
Edilmez.

Sual: Hanımına mehr borcu olan erkek, bu miktarı zekat nisabından düşer mi?
CEVAP
Evet. Kime borcu olursa olsun, borçlar çıkarılır.

Sual: 25-30 senelik vadeli taksitlerle alınan krediler zekat hesabında borç olarak düşülür mü?
CEVAP
Evet bütün taksitleri düşülür. 30 yıllık taksiti olsa da hepsi düşülür.

Sual: Bugün zekat günümdür. On gün sonra, hac için yatıracağım para, zekat nisabından düşülür mü?
CEVAP
Hayır.

Sual: Zekatı hesaplarken, verilecek kira da borç gibi düşülür mü?
CEVAP
O ay tahakkuk eden kira zekat nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.

Sual: Devre mülk zekat nisabına girer mi?
CEVAP
Girmez.

Sual: Kirada üç evi olan zekât verir mi? Vermezse zekât alabilir mi?
CEVAP
Ev zekat nisabına dahil değilse de, kurban nisabına dahildir. Kurban nisabına malik olanın da, zekat alması haram olur. (Redd-ül muhtar)


Sual: Kiradaki evlerimizin kira gelirlerinin zekatını nasıl vereceğiz?
CEVAP
Kira gelirinin diğer gelirlerden bir farkı yoktur. Mesela, bir yıllık kira gelirleri toplanarak hesap edilmez. Zekat verilmesi gereken gün, eldeki paraya bakılır, nisabı buluyorsa onun zekatı verilir.

Sual: Evimde gümüş şekerlik, gümüş ibrik, gümüş tabak gibi 12 kiloyu bulan gümüş kap var. 12 kg gümüş için ne kadar zekat vermek gerekir?
CEVAP
İşlenmemiş 12 kilo gümüş için, 300 gram gümüş veya bu değerde altın verilir. İşlenmişse, sanat ve işçilik değeri ile kaç liraysa, o değer üzerinden verilir. Mesela 12 kg gümüşün bugün kilosu 500 liradan 6 bin lira ediyorsa, işlenmiş olarak 10 bin liraysa, 6 bin üzerinden değil, 10 bin üzerinden zekatı verilir.

Sual: Altınımız ve paramız yok. Sadece yarım kilo gümüş eşyamız var. Ama piyasa değeri çok pahalı olup, nisabın üzerine çıkıyor. Zekatını vermemiz gerekir mi?
CEVAP
Gümüşün nisabı 672 gramdır. Değeri çok olsa da, ağırlık olarak nisabı bulmadığı için zekatı verilmez; çünkü gümüş ve altının zekatı ağırlık olarak ölçülür. Satıp parası elde olsa idi, nisabı geçtiği için zekat vermek gerekirdi.

Gümüş ve altın nisabı

Sual: Gümüş nisabına göre zengin sayılan kimsenin, zekât alması caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olur. 200 dirhem [672 gr] gümüş, 20 miskal [96 gr] altının değerinden aşağı olduğu müddetçe, zenginlikte altının nisabı esas alınır.

 

Sual: Zekat ne zaman verilir?


CEVAP
Zekat, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Recebde zengin olmuşsa, bir yıl sonra Recebin üçü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa zekatını verir. Ramazan ayını beklemez.

Günü gelmeden zekat vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur. Hatta gelecek birkaç yılın zekatını önceden vermek de caizdir. Bir kimse, zekatını yanlış hesap edip, bir altın zekat vermesi gerekirken iki altın hesap etse, fakire verdikten sonra tekrar hesap etse, bir altın vereceğini anlasa, ikinci yıl vereceği zekata bu bir altını mahsup eder.

Zekatı acele etmeden bir yıl içinde vermek gerekir diyen âlimler var ise de, acele edip, hemen vermek vaciptir. Özürsüz geciktirmek mekruh olur. Şafii ve Maliki’de, zekat farz olunca, hemen vermek farzdır. Hadis-i şerifte, (Zekat vermekte acele ediniz!) buyuruldu. (İbni Mace)

Sual: Zekat yalnız Ramazan ayında mı verilir?
CEVAP

Her zenginin zekat verme ayı ve günü farklı olur. Ramazan ayını beklemez. Eğer Şevvalın 23'ünde zengin olmuşsa, gelecek yılın Şevvalin 23'ünde zekat verir. Şevval ayı gelmeden Ramazan ayında verse de olur. Fakat Şevval ayının 23'ünde tekrar malını hesap eder. Az vermişse, üstünü tamamlar. Çok vermişse, fazla verdiği nafile olur. Yani zekatı günü gelmeden önce de vermek caizdir. Fakat gününde tekrar hesap etmek gerekir.

Sual: Bir hoca, (Zekat yalnız Ramazan ayında verilir. Bayramdan önce vermek gerekir. Bayramdan sonraya bırakılmaz) dedi. Zekat günü dolmayanlar ne olacaktır?
CEVAP

Bir yanlışlık vardır. Belki sadaka-i fıtır için söylemiştir. Herkesin zekat verme tarihi farklı olur.

Sual: Malımız nisaba ulaştıktan sonra, bir yıl dolunca hemen zekatını vermek farz mıdır? Bugün yarın zekat vereceğim derken ölürse, miras bıraktığı maldan vermek lazım mıdır?
CEVAP

Zekat, farz olur olmaz hemen vermek gerekmez. Vermeden ölürse, bıraktığı maldan verilmez. Bazı âlimlere göre de zekatı geciktirmek mekruhtur, hemen ilk fırsatta vermek gerekir.

Sual: Zengin olduğumuz tarih belli değilse, yani hatırlamıyorsak, zekatı ne zaman vermeliyiz?
CEVAP

Zannı galibe göre tahmini bir tarih kabul edilir. Bundan sonra o tarih esas alınır.

Sual: Nisap tarihim 1 Ramazandır. Mevcut mal varlığım nisap miktarını aşıyor. 1 Ramazan günü hangi saatten itibaren zekat bana farz oluyor?
CEVAP

Şer'i gün, imsak ile başlar. İmsak vaktinden itibaren zekat size farz olur.

Sual: Zekat vereceğim gün öğle vaktinde paramı veya altınımı çaldırsam, imsak vaktinden sonra zekat vermek bana farz olduğu için, zekat miktarını daha sonra elime geçince ödemem gerekiyor mu?
CEVAP

Hayır. Kendiniz telef etmediğiniz için vermeniz gerekmez.

Sual: Zekat verme günü gelip de zekatını vermeyen, daha sonra fakirleşip, elinde hiç parası kalmayan kimsenin zekat borcu af olur mu?
CEVAP

Malı kendi telef ederse, zekat borcu af olmaz, para kendiliğinden telef olursa zekat af olur. Yani malı, kendi harcar veya telef ederse, zekat af olmaz. Mesela borsada parasını yok ederse veya araba, buzdolabı gibi şeyler alarak parasının hepsini harcarsa zekat af olmaz, zekatını ödemesi gerekir. Malı çalınırsa, kaybolursa, yanıp yok olursa yahut ödünç veya âriyet verip geri alamazsa, o zaman zekat vermek gerekmez.

 

Sual: Hangi maldan zekat verilir?
CEVAP

Zekatın hangi maldan verileceğini birçok müslüman bilmemektedir. Zekat olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet, para veya döviz anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüş ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)

Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca zekat olarak, bu fülusun değerlerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir. (M.Seade)

Bakır paranın zekatı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. (İmam-ı Ebu Yusuf buyurdu ki, toprak sahiplerinden uşur ve zekat olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı para ise de, altın değil, bakır paradır.) [Redd-ül muhtar]

Altın ve gümüş olmayan, tedavüldeki para ile zekat verilmez. Zekat, ya altın veya gümüş, yahut ticareti yapılan maldan verilir. İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki: Bir zengin, yemek satın alıp fakire yedirse, zekat vermiş olmaz. (Zahire)

Zekat olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekatı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez. (Hindiyye)

Zekat olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz vermek sahihtir. (M.Felah)

Ticaret malına uruz denir. Elbise tüccarı, ya uruz yani ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi)

Altın ile gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyası kabul edilir. Nisap miktarı ise zekatı verilir.

Kira ve zekat
Bugün fakir için kiralık ev çok mühimdir. Fakat zengin zekatına mahsuben fakiri evinde oturtamaz. Çünkü bir zengin, zekatına mahsuben, bir fakiri evinde oturtsa zekat vermiş olmaz.

Mal vermek gerekir
Sual: Fakirdeki kira alacağını almayıp zekatına saymak caiz olur mu?
CEVAP

Zekat niyeti ile fakiri evinde parasız oturtsa, kira almasa, sahih olmaz. Çünkü, fakire mal vermesi lazımdır.

Alaşımdan zekat
Sual: Bakır alaşımından yapılan bronz liraların renkleri ve şekilleri altın liralara benzediği ve altın yerine kullanıldıkları halde, bunlarla zekat verilemez mi? Vekil asıl gibi değil midir? Gümüş alaşımlı paralar da gümüşe benzediğine göre bunlardan zekat verilemez mi?
CEVAP

İkisinden de zekat verilemez. Çünkü, zekat vermek ibadettir. Altın veya gümüş olarak verilmesi lazımdır. İbadet değiştirilemez, yani dinin bildirdiği şekilde yapılması lazım ki ibadet olsun. İnsanın vekili, bunun namına ancak dinin izin verdiği işleri yapar. Fakat, bunun namazlarını vekili kılamaz. Bir fasığın temiz olarak ve edep ile ezan okuması caiz değildir. Çünkü o günah işlediği için onun ezanı sahih olmaz. Hoparlör de fısk olan şarkıları, çalgı aletlerini yaymakta kullanıldığı için, bu fısk aleti ile ezan okumak caiz olmaz. Çünkü, ibadet değiştirilemez. Çalgıyı hiç kullanmayıp evinde bulundurmak bile caiz değildir.

Zekât verirken
1- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına itibar edilir. Mesela Reşat altınıyla Aziz lira 7.2 gr olarak kabul edilir. Yani 12 ayardan fazla olan bütün altınlar tartılıp kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olanın, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi evla, ortalamasından vermesi caiz, en düşüğünden vermesi ise mekruhtur.

2- Zekâta tabi mallar, altın liraların en düşüğünün alış fiyatına göre hesap edilir.

3- Nisabın üstünde bileziği olan kadın, zekâtını kendi verir veya (Zekâtımı sen bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla zekâtı verebilir.

4- Bir kadın mehr-i müeccel olarak kocasından alacağı altınları nisap hesabına katar, fakat zekâtını vermez. Aldıktan sonra verir.

5- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir.

6- Nisap, yıl içinde sıfırlanınca, ilk nisabı bulduğu gün yeniden tarih atılır. Bundan bir hicri yıl sonra, nisaba malikse zekât verir. Sıfırladıktan sonra, bir daha zengin olana kadar tarih atılmaz. Sıfırlanmadan mesela 50 gram varsa, yıl sonu diğer paralarıyla birlikte nisaba malikse zekâtını verir, yani yıl içindeki, sıfırlanma hariç diğer dalgalanmalara itibar edilmez.

7- Uşru verilen mal, kırk yıl kalsa, uşru da zekâtı da verilmez, ama ticaret malı olursa veya satılıp paraya, altına çevrilirse zekât malı olur. Bir gün sonra da zekât günü gelse zekâtını vermek gerekir. Altın ve gümüş eşya ve kâğıt paralar, her ne suretle ele geçerse geçsin, zekât malı olurlar.

8- O ay tahakkuk eden kira, zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.

9- Miras alacakları nisap hesabına dâhil edilir, fakat ele geçmedikçe zekâtı verilmez.

10- 25-30 yıllık da olsa, vadeli taksitlerle alınan krediler, zekât hesabında borç olarak düşülür.

11- Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil kıymetiyle yapılır.

12- Yılın yarıdan fazlasında, parasız çayırda otlayan hayvanlar, üretmek için, sütü için olursa, bunlara saime hayvan denir. Saime hayvan sayısı, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa saime denilmez ve zekâtı verilmez. Parasız çayırda otlamayıp, evde besleniyorsa, üretmek veya eti ve sütü için de beslense yine zekâtı verilmez. Çift sürmek, yük taşımak, binmek için yetiştirilen hayvanların zekâtı olmaz

 

 

Sual: Zekât kimlere verilir?
CEVAP

Maddeler hâlinde bildirelim:
1- Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.

2- Kadın, borçlu ve fakir olan kocasına zekât verebilir.

3- Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbirisi, hayır kurumlarına zekât verileceğini bildirmemiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Sonra gelen âlimlerin sözleri, icmayı bozamaz.

Demek ki, bugün hakiki bir âlim bile çıksa, kurumlara zekât verilmesine fetva verse, icmayı bozamayacağı için fetvası geçersiz olur. Zaten hakiki âlim de, icmayı bozucu fetva vermez. Durum böyleyken, çeşitli kurumlar, zekât fonu diye bankaya bir hesap numarası açıyorlar yahut makbuzla para topluyorlar. Bu yolla verilen paralar zekât yerine geçmez.

Buralara zekât verebilmek için dinin emrine uydurulması gerekir. Dine hizmet eden, ilim talebesi yetiştiren yurtlar, Kur’an-ı kerim kursları, vakıflar ve başka hayır kurumları vardır. Bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni zekât almaya umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. O zaman vekil de, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât dine uygun olarak verilmiş olur.

4- Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler.

5- Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan büyük veya küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zengin birisinin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz akıl baliğ olmamış demektir.

6- Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zekât verip alırken
1- Gayrimüslime, zekât da, sadaka da verilmez. [Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir.] Zimmi varken, zimmiye zekât hariç, fitre, kefaret, nezir [adak] ve sadaka verilirdi. Bugün, dünyada zimmi yoktur.

2- Zekât verilecek kimseyi araştırmak gerekir, zan üzerine zekât verilmez. Zengine veya Müslüman olmayana zekât vermek sahih değildir. Ancak zekât verecek kimseyi araştırarak, zekâtını verdikten sonra, bunun zengin veya zekât verilmesi caiz olmayan biri olduğu anlaşılsa zararı olmaz. Yani zekâtı sahihtir. Rastgele değil, araştırarak verdiği için yeniden vermek gerekmez.

3- Zekât verirken, salih akrabaları tercih etmek gerekir, çünkü zekâtı, salih olan fakir akrabaya vermek daha sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz.

4- Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalı. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek, mekruh olur. 10 gr altın kadar borcu varsa, 100 gr altını alması mekruh olmaz.

5- Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye dense de caizdir.

6- Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermeli.

7- Fakire zekât için altın verip, tekrar onu ucuza satın almak mekruhtur.

8- Fakirdeki alacağı zekâta saymak caiz olmaz. Fakirde alacağı olan zengin, fakire borç senedini verip, (Alacağımı zekât olarak sana verdim. Sen de borcuna karşılık kabul et) dese, fakir de kabul etse, zengin zekâtını vermiş olmaz, çünkü zekât, borç senedi vermekle, razı olmakla verilmiş olmaz. Ancak mal teslim etmekle verilmiş olur. Bu zenginin zekâtını fakire vermesi, fakirin de, aldıktan sonra, tekrar zengine geri vererek borcunu ödemesi gerekir.

9- Ev kirasını ödeyemeyen fakir kiracıya, mal sahibi kirayı almadan bağışlasa, bu para zekât yerine geçmez, sadaka olur. (Redd-ül-muhtar)

10- Fakirde alacağı olan, fakirin, borcunu vereceğine güvenemiyorsa, güvendiği birini fakire göstererek, (Zekâtını almak ve borcunu ödemek için, bunu vekil yap) der. Zekâtı bu vekile verir. Vekil de, zengine geri vererek, fakirin borcunu öder. Böylece hem zekât verilmiş olur, hem de fakirin borcu ödenmiş olur. (Dürr-i yekta, Mizan-ı kübra)

Sual: Anne ve babaya zekat verilir mi? Kimlere verilmez?
CEVAP

Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekat verilmez. Fakir olmak şartı ile geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekat verilir. Hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekat vermek daha çok sevap olur. İmameyne göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı zekat verebilir. (Mevkufat)

Sual: Fakir bir çocuğa zekat vermek istiyorum. Yaşı küçük, zekatı babasına verebilir miyim?
CEVAP

Evet.

Zenginin ailesine zekât
Sual: Bir kimse, zengin birisinin fakir çocuğuna veya fakir hanımına yahut zenginin fakir babasına zekât verebilir mi?
CEVAP

Bir kimse, zekâtını zenginin küçük oğluna veremez; ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. (S. Ebediyye)

Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçükse henüz akıl baliğ olmamış demektir

Sual: Kızımın aldığı evlatlığa zekat verebilir miyim?
CEVAP

Kızınızın aldığı evlatlık, onun çocuğu olmadığı gibi, sizin de torununuz olmaz. Ona zekat verebilirsiniz. Hatta kızınız da ona zekat verebilir.

Sual: Fakir kardeşe zekat verilir mi?
CEVAP

Evet.

Sual: Kız kardeşime zekat verebilir miyim?
CEVAP

Zekatınızı, zengin değilse kız kardeşinize veya çocuklarına vermenizde mahzur yoktur.

Sual: Bir fakir aldığı zekatı herhangi bir zengine veya bizzat zekat veren zengine hediye etse, zenginin o parayı kullanması caiz olur mu?
CEVAP

Fakir aldığı zekatı, zengine verebilir. Verdiği hediye olur. Zenginin bunu alması helal olur. Çünkü fakir kendi mülkünden vermiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu beş Müslüman zengin zekat alabilir:
1- Allah yolunda cihad eden,
2- Zekat toplamakla görevli olan,
3- Borçlu ve borcunu ödeyemeyen zengin,
4- Kendi memleketinde zengin olduğu halde, bulunduğu yerde parasız kalan ve çok alacağı varsa da, alamayıp muhtaç kalan.
5- Fakir, aldığı zekatı zengine hediye ederse, zengin bunu alabilir.) [Ebu Davud]

Sual: Zekatı her fakire vermek uygun mu?
CEVAP

Malını israf edene, haramda kullanana zekat ve fitre vermek layık değildir. Verilirse sevabı az olur.

Salih olmayan fakir müslümana da, zekat vermek sahihtir. Fakat salihleri tercih etmek çok sevaptır. Fasıka zekat vermek, kıraç yere ekin ekmeye benzer, bire 3-5 alınabilir. Salihlere vermek ise, mümbit toprağa ekin ekmeye benzer. Sulak, verimli toprağa tohum atılırsa daha çok mahsul alınır.

Kâfir, her ibadet gibi zekat vermekle de mükellef değildir. Gayrı müslime zekat vermek caiz değildir. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, Muaz bin Cebel hazretlerini Yemen’e gönderirken, zekatın, uşrun, kimlerden alınıp kimlere verileceğini bildirirken, (Müslüman zenginlerinden al, fakirlerine ver) buyurdu. (Buhari)

Bu hadis-i şerifi açıklayan âlimler, zekatın müslüman zenginlerden alınacağını ve onların [müslümanların] fakirlerine verileceğini, gayrı müslime verilmeyeceğini bildirmişlerdir.

Sual: Akrabaya sadaka, zekât vermek çok sevab deniyor; ama benim akrabalarım fasıktır. O parayla, içki içerler. Bunlara vermeyip, salihleri mi tercih etmeliyim?
CEVAP

Evet, salihleri tercih etmek gerekir. Salih akrabaları tercih etmekse, daha çok sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekatı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani, zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz. (F. Bilgiler)

Gayrimüslime sadaka
Sual: Gayrimüslime, sadaka veya zekât verilebilir mi?
CEVAP

Zimmi varken, zimmiye zekât hariç, fitre, kefaret, nezir [adak] ve sadaka verilirdi.. Bugün, dünyada zimmi yoktur. Yani, şimdi gayrimüslime, zekât da, sadaka da verilmez. [Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir.]

Sual: Salih bir Müslümana, dinen fakir olup olmadığını sordum. Hesap etti. Nisaba ulaşmadığını, fakir olduğunu söyledi. Ben de zekatımı ona verdim. Aradan bir müddet geçtikten sonra, o kimse, ben yanlış hesap etmişim, dinen zenginmişim, verdiğin parayı da harcadım. Sen zekatını bir fakire ver dedi. Zekatımı tekrar bir fakire vermem gerekir mi?
CEVAP

Fakir mi, zengin mi diye, gerekli araştırmayı yaptığınız için, tekrar vermek gerekmez. Zekat verilebileceğini, soruşturup anlayarak, zekatını verdikten sonra, bunun zengin olduğu anlaşılsa, zararı olmaz; yani zekat kabul olur. Fıkıh kitaplarında deniyor ki:
Zekat verilecek olan kimse, fakir olduğunu, zekat alabileceğini söylemiş ise, bu kimsenin, zekat almaya hakkı olup olmadığını araştırmak gerekmez. Buna zekat verince, soruşturarak, araştırarak vermiş sayılır. (Nehr-ül-Faik)

Sual: Çocuğa ve deliye zekât verilir mi?
CEVAP

Babası zengin ise, çocuğa zekât verilmez. Babası fakir ise, fakir olan çocuğa zekât verilir. Deliye de fakir ise zekât verilir.

Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zenginin küçük oğluna fakir olsa da zekât verilmez; ama büluğa ermiş oğlu fakir ise verilir. (S. Ebediyye)

Din ilmi talebesi
Sual: Din ilmi öğrenen öğrenciye, zengin de olsa zekât verilir deniyor. Ben her gün dini kitap okuyup, dinimi öğrenmeye çalışıyorum. Zengin de olsam, zekât alabilir miyim?
CEVAP

Dinini öğrenmek, her Müslümanın vazifesidir. Din ilmi tahsil eden öğrenci farklıdır.

Sual: Şafii’de kadın, fakir olan kocasına zekât verebilir mi?
CEVAP

Evet, verebilir. (Mizan)

Müellefe-i kulüb
Sual: Kur’an-ı kerimde, müellefe-i kulüb denilen kimselere zekât verileceği bildirilirken niye bunlara zekât verilmiyor?
CEVAP

Kalblerine iman yerleştirilmesi veya kötülükleri önlenmek istenilen bazı kâfirler ve yeni iman etmiş olan bazı zayıf Müslümanlara müellefe-i kulüb denirdi. Resulullah efendimiz, bunların üçüne de zekât verirdi; fakat hazret-i Ebu Bekr zamanında, Beyt-ül-mal emini olan Hazret-i Ömer, bir hadis-i şerif okuyarak, (Müellefe-i kulüb olanlara zekât verilmesini Resulullah nesh etmiştir) dedi.

Halife ve Eshab-ı kiramın hepsi bunu kabul ederek, nesh edilmiş olduğunda ve artık bunlara zekât verilmemesi hususunda icma hâsıl oldu. Nesh, Resulullah hayattayken olur. İcma ise, vefatından sonra olur. Bu inceliği anlamayanlar, bunu Hazret-i Ömer’in nesh ettiğini sanıyorlar. Eshab-ı kirama ve fıkıh âlimlerine dil uzatıyorlar. Bedayı ve diğer kitaplarda bildirildiği gibi, İslamiyet’e yardım için, düşmanın zararını önlemek için, onlara mal, para her zaman ödenir; fakat bu Beyt-ül-malın zekât bölümünden değil, başka bölümünden ödenir. Görülüyor ki, müellefe-i kulüb denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekât verilmesi yasak edilmiştir. (F. Bilgiler)

Bakılan kişiye zekât
Sual: Kocası ölmüş ve kimsesiz kalmış fakir kayınvalideme evimde bakıyorum. Zekâtımı ona verebilir miyim?
CEVAP

Evet, vermek iyi olur.

Seyyidlere zekât
Sual: Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Şimdi verilir mi?
CEVAP

Evet, bugün için bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zenginin çocuğu
Sual: Babası veya annesi zengin olan baliğ olmamış çocuğa zekât verilebilir mi?
CEVAP

Babası zenginse zekât verilemez. Babası fakir, annesi zenginse, ona zekât verilebilir, çünkü baliğ olmamış bir çocuk, annesinin malıyla zengin sayılmaz. (Redd-ül-muhtar)

Kime zengin denir?
Sual: Dinimize göre, zengin ve fakir kime denir?
CEVAP

Kurban nisabına malik olana, dinen zengin denir. Bu nisaba malik olanın, zekât alması haram olur. Kurban nisabına malik olmayana ise, dinen fakir denir. Bu kimse zekât alabilir. İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar [96 gram altın veya o değerde] malı veya parası bulunan Müslüman, kurban nisabına malik demektir

 

Sual: Kadınların takındığı inci, zümrüt, elmas ve pırlanta gibi ziynetlerin zekatı olur mu?
CEVAP

Kadınların altın ve gümüş hariç, başka ziynet eşyaları, ne kadar çok olursa olsun, zekat nisabına dahil edilmez. Fakat kurban nisabına dahil edilir. Yani nisabın üstünde ziynet eşyası olan kadın zengindir, kurban kesmesi vaciptir.

Sual: Altın kaplanmış, kolye ve kordonun zekâtı nasıl hesaplanır?
CEVAP

Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil, kıymetiyle yapılır.

Sual: Bize ait olmayan fakat bizde bulunan ziynet eşyalarının zekatını kim verir?
CEVAP

Kimin ise o verir.

Sual: 100 gram ağırlığında beş tane bileziğim vardı. Param olmadığı için bileziğin birisini bozdurup zekatımı vereyim dedim. Kuyumcuya giderken bileziğimi çaldırdım. Zekat vermem gerekir mi?
CEVAP

Nisaptan düştüğünüz için zekat af olmuştur. Eğer o bir bilezik ile bir mal alsaydınız, yine nisaptan düşerdiniz, fakat zekatını da vermeniz gerekirdi, çünkü kendi arzunuzla nisaptan düşmüş olurdunuz.

Sual: Şafii’de, kadınların taktıkları altınlar zekata tâbi midir?
CEVAP

Tâbi değildir, yani zekatı verilmez.

Sual: Şafii’de bir kadının bin bileziği, bin Reşat altını olsa yine mi zekata tâbi değildir?
CEVAP

Şafii mezhebinde, (Kadının ziyneti zekata tâbi değildir) demek, (Âdet olarak kullanılan ziyneti zekata tâbi değildir) demektir. Ziynet olarak, bin bilezik, bin altın lira takılmaz.

Diyelim ki âdet olarak en fazla on bilezik ile on altın lira takılıyorsa, bunlar zekata tâbi olmaz. (Kadının ziyneti 200 miskali geçerse, fazlası zekata tâbidir) diyen âlimler de vardır. Demek ki, kadının normal ziyneti zekata tâbi değildir. Fakat âdet olandan fazlası zekata tâbidir. Hanbeli ve Maliki'de de kadının ziyneti zekata tâbi değildir. Hanefi'de ise, altın kimde, nerede, ne maksatla kullanılırsa kullanılsın, nisabı bulursa zekata tâbidir. (Mezahib-i Erbe'a)

Altın ve Gümüşün zekâtı

Sual: Tepsi, şekerlik ve ibrik gibi gümüş eşyalarının toplamı, 1 kg tutan bir kimse, bunların zekâtını nasıl verir?
CEVAP

S. Ebediyye’de deniyor ki:
(200 dirhem ağırlığında olan bir gümüş ibrik, sanat, işçilik bakımından 300 dirhem kıymetinde olsa, bunun zekâtı 5 dirhem gümüş verilir. 5 dirhem gümüş kıymetinde altın verilemez. 7.5 dirhem gümüş kıymetinde, altın vermek lazımdır.)

Gümüşün nisabı 200 dirhemdir. Bu da 672 gram eder.

Eğer gümüş olarak verilecekse, 1 kg gümüş için, 25 gram gümüş verilir. Gümüş verilmeyecekse, 25 gram gümüşün değeri verilmez, 1 kg gümüşün değeri ne kadar tutuyorsa, bunun kırkta biri kadar altın verilir. Mesela bugün, 1 kg gümüş, 600 lira ediyorsa, kırkta biri 15 lira eder. Ama zekât olarak, 15 liralık altın verilmez. Bir gümüş eşya; işçilik, sanat ve antika değeriyle birlikte, 6 bin lira ediyorsa, bunun kırkta biri olan 150 lira değerinde altın vermek gerekir. Gümüş olarak verilse idi, 25 gram gümüş vermek gerekirdi. Bu da 15 lira ederdi. Demek ki, gümüş olarak verilince 15 lira eden 25 gram gümüş veriliyor, değeri altın olarak verilince 150 liralık altın vermek gerekiyor.

Bir de şu husus var. Bir kimsenin sadece 500 gram gümüşü olsa zekât vermez. Eğer, başka parası veya altını da varsa, hepsi birlikte nisaba katılır. Mesela, 3.000 lira ile 500 gram da gümüşü varsa, gümüşün değeri, hurda gümüş olarak 300 lira olsa da, işçilik ve sanat değeri yönünden 5.000 lira ediyorsa, bu kimsenin 3.000 + 5.000= 8.000 liranın zekâtını vermesi gerekir.

Altın ve gümüşün zekâtı
Sual: Zekât için gümüşün nisabı 200 dirhem, altınınki ise 20 miskaldir. Bunların yarısı mesela 100 dirhem gümüşle 10 miskal altını olan zekât vermesi lazım geliyor; fakat S. Ebediyye’de, (95 dirhem gümüşle 1 miskal altını olsa ve 1 miskal altın kıymeti, 5 dirhem gümüş ise, altın nisabını doldurduğu için zekât verir) deniyor. Bu, ne 20 miskal altın, ne de 200 dirhem gümüş ediyor. Burada bir yanlışlık yok mu?
CEVAP
Verdiğiniz örnek yanlıştır. 100 dirhem gümüşle 10 miskal altını olan zekât vermeyebilir. Bu, altın ve gümüşün fiyatına göre değişir. Gümüşün fiyatı düşükse nisabı bulmayabilir. Mesela bugün için nisabı bulmaz. Çünkü 100 dirhem gümüş, 10 miskal altın etmez. Etseydi nisabı bulurdu. Gümüşün dirhemi bugün için 2,3 liradır. 100 dirhem gümüş 230 lira eder. Bununla da ancak 5,4 gram altın alınabilir. Bu da, 1 miskalden 0,6 gram fazla eder. Yani, bugün için 100 dirhem gümüş, yaklaşık 1 miskal altına tekabül etmiş olur. On miskal altın vardı, gümüş de bir miskal olunca, 11 miskal eder. 11 miskal altının ise zekâtı olmaz.

S. Ebediyye’deki bildirilen ifadede yanlışlık yoktur. 1 miskal altının kıymeti, 5 dirhem gümüş, 95 dirhem gümüş ise, 19 miskal altına tekabül eder, deniyor. Yani 19 miskal altın değerinde gümüşle bir miskal altını olan 20 miskali bulduğu için zekât verir.

Bunun gibi, (150 dirhem gümüşle, 40 dirhem kıymetinde, 5 miskal altını olan, zekât verir) deniyor; çünkü gümüşün altına ilavesiyle nisap meydana geliyor. 40 dirhem gümüş, 5 miskal altın ediyor. 20 miskali bulmak için, 15 miskal değerinde gümüşü varsa zekât verir. 15 miskal altın ise, 120 dirhem gümüş eder. Elinde 150 dirhem gümüş olduğuna göre, zekât vermesi gerekir. Nisab gümüşe göre değil, altına göre hesap edilir.

Bir örnek daha verelim:
Bugünün rayicine göre, 150 dirhem gümüşle 18 miskal altını olanın, zekât vermesi gerekir mi?

150 dirhem gümüşle, bugün 2 miskal altın alınamadığı için zekât vermek gerekmez. 19 miskal altınla 150 dirhem gümüşü olsaydı zekât verirdi.

Demek ki, eldeki gümüşün değeri altının nisabını doldurursa zekât vermek gerekiyor. Mesela, 15 miskal altını olanın elinde, 5 miskal değerinde gümüş varsa nisabı buluyor demektir

 

Zekatla ilgili çeşitli sual cevaplar


Sual: Hayat sigortası yaptırdım. Her yıl belli miktar parayı yatırıyorum. 20 yıl sonra toplu olarak ödeme yapacaklar veya toplu ödeme istemezsem aylık olarak ödeyecekler (aylık maaş gibi). Burada biriken para toplu olarak alınınca, geçen 20 yılın zekâtı tek tek hesaplanarak mı verilecek, yoksa 20 yıl sonra ele geçen paranın o zaman ki zekâtı mı verilecek? Eşim ve çocuklar için de hayat sigortası yaptırdım. Onların durumu nasıl?
CEVAP
Sigorta paraları ve tasarruf bonoları zekât hesabına katılmaz. Senelerce sonra birikmiş olarak ele alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır. Satış karşılığı alınan bonolar, böyle değildir. Bunlar, hisse ve tahvil senetleri, her sene zekât hesabına katılır. (S. Ebediyye)

Eş ve çocuklarınızın durumu da aynı. Ancak, hanım ve çocuklar için yatırdığınız para onlarınsa yani onların parasından vermişseniz veya onlara hediye etmişseniz zekâtlarını onlar verecek, sizinse siz vereceksiniz. Sigortanın onların adına olmasının önemi yok.

Nisabın sıfırlanması
Sual: Nisaba malik olunan tarihi kaydettik, mesela miktar 250 gr altın ve tarih 1 Ramazan 1425. Bir sene içerisinde bu nisap 50 ye düştü, sıfırladı, 500 e çıktı, 1 Ramazan 1426 olunca elimizdeki 100 gr altının zekâtını verecek miyiz? Elimizde 50 gr altın kalsa ne yaparız?
CEVAP
Nisap sene içinde sıfırlanınca, ilk nisabı bulduğu gün yeniden tarih atılır. Bundan bir hicri yıl sonra nisaba malikse zekât verir. Sıfırladıktan sonra, bir daha zengin olana kadar tarih atılmaz. Sıfırlanmadan 50 gram varsa, sene sonu diğer paralarıyla birlikte nisaba malikse zekâtını verir, yani sene içindeki sıfırlanma hariç diğer dalgalanmalara itibar edilmez.

Nisabın helak olması
Sual: Nisabın helak olması ne demektir?
CEVAP
Sıfırlanması demektir. Sıfır veya sıfırın altına düşerse helak olmuş olur. Sıfırlanma demekse, mevcut parası altını vs. hiç olmamak veya borçlu duruma düşmek demektir.

Sual: Benim ihtiyacımdan fazla elbisem ve eşarbım var, fakat kendime ait başka hiçbir şeyim yok. Zekat vermem gerekir mi?
CEVAP
Bir oda dolusu elbise ve eşarbınız olsa, ticaret malı olmadığı için zekatı olmaz. Ancak bunlar kurban nisabına dahil edilir. Yani borçlar çıktıktan sonra, elinizde 96 gram altın alacak elbise ve eşarp kalmışsa, kurban kesmeniz, fitre vermeniz vacip olur. Bunlardan üç takım elbise, üç eşarp hariçtir. Fakat elbiseler alış fiyatına göre değil, bit pazarına çıkarsanız kaç liraya alırlarsa o değerden hesap edilir. Bu bakımdan elbiseniz ne kadar çok olursa olsun nisabı bulması zordur.

Sual: Zekat verirken bunun zekat olduğunu söylemek gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez, hediyemdir dense de olur.

Sual: Zekatım fitrelerimizle birlikte bir çeyrek altın tutuyor. Bir çeyrek altını hem zekatım için hem de fitrelerim için verebilir miyim?
CEVAP
Evet verilir.

Sual: Param yok. Zekatımı hesap edip taksitlerle versem caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Zekat verirken, altınları tartmak gerekir mi?
CEVAP
Altın liraların ağırlığı belli olduğu için tartmak gerekmez, 7.2 gramdır. Bilezikleri tartmak gerekir. Ağırlıkları biliniyorsa tartmak şart değildir. Kırkta biri altın olarak verilir.

Sual: 2 kg ağırlığındaki gümüş tepsinin zekatı nasıl verilir?
CEVAP
2 kg gümüş tepsinin kırkta biri yani 50 gr gümüş, bir fakire verilir.

Sual: Verilen zekatın, fakirin veya vekilinin eline geçmesi gerekir mi?
CEVAP
Evet, gerekir.

Sual: Zekatı fazla vermek iyi olur mu?
CEVAP
Elbette.

Sual: Zekat altını hediye içine koyup fakire vermek sahih mi?
CEVAP
Sahih olmaz. Ancak fakir, içinden altın çıktı ne diye sorarsa, siz de hediye derseniz mekruh olarak sahih olur.

Sual: Ev yaptırmak için kooperatife verilen para zekata tâbi mi?
CEVAP
Para mülkünden çıktığı için zekatı verilmez.

Sual: Zekatta, altını düşük ayardan vermek mekruh mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Zekatı verince fakir olan, yıl dolmadan zekat alabilir mi?
CEVAP
Kurban nisabına malik olmadığı gün, zekat alabilir.

Sual: Bana zekat olarak verilen kağıt para ile altın alsam zekat sahih olur mu?
CEVAP
Evet.

Sual: Pahalı dergilerim hurda oldu. Zekatta da hurda mı sayılır?
CEVAP
Evet.

Sual: Zenginmişim bilmiyordum. Bana zekat verdiler. Ne yapayım?
CEVAP
Bir fakire vermek lazımdır.

Sual: Fakir, verdiğim zekatı bana hediye etti. O miktar kağıt parayı fakirlere vermezsem günah mıdır?
CEVAP
Tenzihen mekruh olur.

Sual: Fakire zekat olarak verdiğim altını, ucuz satın almam caiz mi?
CEVAP
Mekruhtur.

Sual: Para değer kaybetmesin diye birkaç daire aldım. İhtiyaç olunca satarım. Bunlar nisaba katılır mı?
CEVAP
Hayır. Ticaret malı değildir.

Sual: 200 gram altını, 150 gr mehr borcu olan, zekat verir mi?
CEVAP
Hayır vermez.

Sual: Zekat borcunu ödemek için ödünç almak gerekir mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Eldeki para, nisaptan aşağı düşünce, zekat almak caiz olur mu?
CEVAP
Kurban nisabına malik ise zekat alamaz.

Sual: Ev yapamazsam satarım diye alınan arsa, zekata tâbi olur mu?
CEVAP
Hayır.

Sual: Dükkanları, daireleri olan, zekat nisabına malik değilse, zekat alır mı?
CEVAP
Alamaz.

Sual: Fakire zekat olarak bir altın verip (Bunun beş gramını al, kalanı benimdir) demek caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: 672 gramdan ağır olan gümüş tepsinin zekatı verilir mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Nisabı bulacak kadar taksitli borçları olanın, üç ayda bir emekli maaşını alınca, eline nisabı bulacak kadar maaş para geçse, zengin sayılır mı?
CEVAP
Hayır. Hiç borcu olmasa da, elindeki parayı bekletmeden harcayıp nisabdan düşerse, nisab tarihini belirleme bakımından zengin sayılmaz. Bunun gibi, devir iskata oturan fakir de, eline nisabdan fazla altın geçse de, başkasına verdiği için, nisab tarihi bakımından zengin olmuş sayılmaz.

Sual: Nisaba malik olunca yarısını harcadım. O gün zengin miyim?
CEVAP
Hayır.

Sual: Zengin çocuk, büluğdan önceki yılların zekatını verir mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Satıp ev almak gayesiyle bir cins yatırım için, alınan arsa zekâta tâbi mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Taksim edilmemiş malın zekatı nasıl verilir?
CEVAP
Hemen veya ileride verilir.

Sual: Nisaptan fazla, geçmez para ve pul zekata tâbi mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Altınlar tartılmadan tahmin edilerek zekatı verilebilir mi?
CEVAP
Zekat sayılmadan tartılmadan verilmez. Ancak yaklaşık olarak bilinebilir. Mesela 3 bileziği vardır, alırken gramı belli idi, diyelim ki on gram civarında idi. Küpesi şu kadar kolyesi şu kadar diye hesap edilir. Birazcık da fazla hesap edilmesi iyi olur. Diyelim hepsi 97 gram tuttu siz 100 gram üzerinden zekat verebilirsiniz. 12 ayardan üstünü altındır aşağısı altın değildir. Zekat için altınların gramı önemlidir ayarı önemli olmaz.

Sual: Altının zekatı, ayarı dikkate almadan, hepsi birden tartılıp kırkta birinin zekatı verilir dediniz. Halbuki 10 kilo 14 ayar altın, 6 kilo 24 ayar altın bile etmez. Bu nasıl oluyor?
CEVAP
Dinimiz, % 50 nin üstünde altın karışımı olan madeni, altın olarak bildirmiştir. Ayar farkı gözetmeden hepsi toplanır. Kırkta biri zekat olarak verilir. En yüksek ayardan vermek daha sevaptır. Fakat her ayar altını, ayrı ayrı toplayıp her ayarın kırkta birini vermek de caizdir.

Sual: Nisap miktarını hesaplamak için elimizdeki döviz cinsinden paraları TL ye çevirirken alış ve satış fiyatlarından hangisini esas alacağız. Aynı şekilde 96 gr altının kaç TL ettiğini hesaplarken alış mı satış mı değerini esas alacağız?
CEVAP
Kuyumcunun satış fiyatı esas alınır. Elimizdeki doları satarken de dövizci kaça alıyorsa o fiyattan.

Sual: 10 sene önce zekat borcu bulunan bir kimsenin zekat borcunu nasıl ödemesi gerekir? O zaman elinde bulunan para miktarını biliyorsa, o zamanki altın kuruna göre mi hareket etmeli?
CEVAP
10 yıl önceki para ile ne kadar altın alınabiliyorsa, o altın esas alınır.

Sual: Evi olan bir kimse, ikinci bir ev yaptırıyor olsa, bu eve harcadığını ve bu ev için borçlandığını zekat hesabına nasıl dahil eder?
CEVAP
Evi olup olmamasının önemi yoktur. Ev için harcananlar, harcanmış sayılır, borçlanınca, borçlar mevcut paradan düşülür. Geriye kalanın zekatı verilir. Taksitler ne kadar uzun vadeli olursa olsun, alacaklardan ve mevcut paradan çıkarılır. Kalanın zekatı verilir.

Sual: Bankada nisap miktarının üstünde para var, yıllardır duruyor. Annem, siz okuyorsunuz, sizlere zekat gerekmez diyor. Doğru mu, yoksa zekat vermem lazım mı?
CEVAP
Para ne için saklanırsa saklansın zekata tâbidir. Zekatı fakirse ağabeyinize verebilirsiniz. Ana babaya verilmez. Amcaya dayıya halaya teyzeye vermek daha iyi olur. Zekat vermemek büyük günahtır.

Sual: Üç evle iki arabası olduğu halde hiç parası olmayan kimsenin zekât vermesi gerekir mi?
CEVAP
Ev ve araba çok olsa da zekâtı olmaz. Arabalar ticarette kullanılsa da, evler kirada olsa da zekâtları verilmez. Sene sonunda elinde paraları kalırsa, o paranın zekâtı verilir.

Sual: Çok evi olup da kira geliri olan zekatını nasıl hesaplar?
CEVAP
Oradan aldıkları ve başka yerden gelenler, maaş vesaire hepsi toplanır, nisabı bulursa, bulduğu zaman zengin sayılır. Bir yıl sonra zekat vermesi farz olur.

Sual: Zekat ve fitre aynı kişiye verilebilir mi? Zekat, birkaç kişiye bölünerek verilebilir mi?
CEVAP
İkisine de evet.

Sual: Gümüş tepsi zekat nisabına girer mi?
CEVAP
Bütün altın ve gümüş eşyalar nisaba girer.

Sual: Nisap miktarına sahip akıl baliğ olmayan çocuk zekat verir mi?
CEVAP
Baliğ olmadıkça zekat vermez.

Sual: Bir kimsenin 20 yıldan beri 100 gr altını olsa, zekat vermesi gerektiğini yeni öğrense, ne kadar zekat vermesi gerekir?
CEVAP
Öyle ise, 20 sene önceki 100 gramın % 2.5 ini verir, ikinci sene (19 sene önceki) için kalanın % 2.5 ini verir. İki sene sonra bu 96 gramdan aşağı düşeceği için artık zekatı verilmez.

Sual: Zekat ve uşru dini kitap olarak verebilir miyiz?
CEVAP
Zekat ya ticareti yapılan maldan verilir veya altın olarak verilir. Uşur da öyle, kaldırılan mahsulden verilir veya altın olarak verilir. Dini kitap ticareti yapan zekatını kitap olarak verebilir.

Sual: Ticaret, yani satmak için olmayan bir evin zekatı olur mu?
CEVAP
Ticaret malı olmayan evin zekatı olmaz. (Her şeyin bir zekatı vardır. Evin zekatı ise, misafir odasıdır) hadis-i şerifi eve misafir kabul etmenin önemini göstermektedir. (A. Rifai)

Nafile oruç tutmak da farz değildir. Fakat, (Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatı ise oruçtur) hadis-i şerifi de, ara sıra nafile oruç tutmanın iyi olduğunu göstermektedir. (İbni Mace)

Sual: Hastaya veya şuraya buraya yardım için verdiğimiz paralar zekat yerine geçer mi?
CEVAP
Geçmez. Zekat vermenin usulü vardır. Ona göre vermelidir!

Sual: Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir müslümanın da zekat vermesi lazım mıdır?
CEVAP
Elbette vermesi lazım. Nasıl olsa, oruç tutmuyorum, zekatımı da vermeyeyim dememelidir! Hiç değilse, borcun birinden kurtulmalıdır!

Sual: Bir arkadaşa şu altınları falanca fakire ver dedim. O da, benim altınlarımı değil de kendi altınlarını vermiş. Bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Vekil, zenginden aldığı altın yerine, kendi altınını fakire verip sonra zenginin verdiğini, kendi kullanması caizdir. Fakat, zenginin parasını önce kendi kullanıp, sonra kendi parasından zekatı verirse, caiz olmaz.

Salebe’nin zekâtı
Sual: Şevahid-ün Nübüvve kitabında deniyor ki:
(Allahü teâlâ Salebe hakkında, (Onlardan kimi de, “Eğer bize lütuf ve kereminden ihsan ederse, muhakkak zekâtını vereceğiz, gerçekten salihlerden olacağız” diyerek Allah’a kesin söz vermişti. Ne zaman ki Allah, kereminden isteklerini verdi, cimrilik edip yüz çevirdiler. Zaten yan çizip duruyorlardı) buyurdu. Salebe’nin kabilesi bunu işitince Salebe’ye, (Helak oldun. Allahü teâlâ senin hakkında âyet gönderdi) dediler. Salebe, Resulullaha gelip, (İşte malımın zekâtı, kabul eyle) dedi. Resulullah, (Allahü teâlâ senin zekâtını kabul etmekten beni men etti) ve (Sen kendi kendine ettin! Sana söyledim, sözümü dinlemedin) buyurdu ve onun zekâtını almadı. Resulullah vefat ettikten sonra Salebe zekâtını Hazret-i Ebu Bekir’e getirdi. Hazret-i Ebu Bekir de, (Resulullahın kabul etmediğini ben nasıl kabul edebilirim) buyurdu. Hazret-i Ömer’in halifeliği zamanında zekâtını ona da getirdi. O da kabul etmedi; fakat Hazret-i Osman halifeliği sırasında kabul etti.)
Burada iki sualim var: 1- Salebe sahabeden değil miydi? Normal bir Müslüman bile zekât verdiği halde, bir sahabi nasıl zekât vermez? Tevbe ettiği halde, zekâtı niye kabul edilmiyor? 2- Hazret-i Osman niye kabul etti?
CEVAP
1- Salebe münafıktı. Allahü teâlâ onun münafık olduğunu, tevbe de etmeyeceğini bildiği için zekâtını kabul etmedi. Halk arasında ayıplanmamak için, münafıklığı meydana çıkmaması için zekât vermek istedi. Allahü teâlâ da, Müslümanların bu oyuna gelmemesi için zekâtını kabul etmedi. Tevbe suresinin 76. âyetinin sonunda, (hüm mu’ridun) buyuruluyor. Tefsirlerde, (Onlar yan çizenlerdendi, sağa sola yalpalayanlardandı, döneklerdendi, sözünde durmayanlardandı, itiraz edenlerdendi) gibi manalar verilmiştir. Bundan sonraki iki âyetin meali:
(Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da bu yaptıklarının sonucunu kıyamete kadar kalblerinde sürüp gidecek bir münafıklığa çevirdi.) [Tevbe 77]

(O münafıklar bilmez mi ki, Allah, onların gizlediklerini de bilir, fısıltılarını da.) [Tevbe 78]

2- Resulullahın kabul etmediğini hazret-i Ebu Bekir de, bir örnek olsun diye kabul etmedi. Hazret-i Ömer ise, her bakımdan hazret-i Ebu Bekir’e tâbi olduğu için o da, kabul etmedi. Böylece münafıkların zekâtlarının kabul edilmeyeceği kesinleşti. Hazret-i Osman’ın zekâtı alıp almaması, artık fark etmiyordu. Kâfirin verdiği şeyi almanın bir mahzuru olmadığı için, zekât olarak değil, bir bağış olarak kabul etti. Bu da kâfirlerin hediyelerini kabul etmenin caiz olduğunu göstermektedir.

Sual: Bu sene hacca gidecek zengin bir kimse, hac için ayırdığı paranın da zekâtını verecek midir?
CEVAP
Herkesin zekât zamanı aynı değildir. Zekât zamanı, hac zamanından önce olan, mesela Ramazanda olan kimse, vakti gelince, zekâtını verir. Kalan parayla hacca gider. Zekât zamanı, Hac zamanından sonra olan, mesela Muharremde olan, önce hacca gider. Zekât zamanı gelince, hacdan artan paranın zekâtını verir.

Fakire çok zekât vermek
Sual: Fakire nisap miktarını tamamlayacak kadar zekât vermek mekruhtur. Yarım kilo altın borcu olan fakire, yarım kilo altın zekât vermek caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur. Borcu olduğu için, fakir nisaba ulaşmaz.

Verdiği altınları zekâta saymak
Sual: Dinen fakir olana altın takan kimse, bunları daha sonra, vereceği zekâta sayabilir mi?
CEVAP
Altın fakirde bulunduğu müddetçe, sayabilir. Fakir altını harcamışsa zekâta sayılamaz. (S. Ebediyye)

 

Sadakanın önemi nedir?

Sual: Sadakanın önemi nedir?
CEVAP
Allah rızası için yapılan, maddi ve manevi her iyiliğe, sadaka denir. Şeytan verdirmek istemese de sadaka vermelidir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Şeytan sizi [Allah yolunda infak ederken] fakir olursunuz diye korkutur ve [sadaka vermemenizi] emreder.) [Bekara 268]

Sadakanın faydaları hakkında, hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gizli açık çok sadaka verin ki, rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olun ve duanız kabul edilsin.) [İbni Mace]

(Hastalarınızı sadakayla tedavi edin. Sadaka, her hastalığı ve belayı defeder.) [Beyheki]

(İlmi olan ilminden, malı olan malından sadaka versin.) [İbni Sünni]

(İyilik ömrü artırır, sadaka günahları giderir ve kötü ölümden korur.) [Taberani]

(Sadaka kibri yok eder.) [Tirmizi]

(Sadaka verenin rızkı artar ve duası kabul olur!) [İbni Mace]

(Sadaka vermeye engel olana, lanet olsun.) [Isfahanı]

(Sadaka, kabir azabından korur. Kıyamette de himaye altına alır.) [Beyheki]

(Sıkıntılarınızı sadakayla önleyin.) [Deylemi]

(Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.) [Tirmizi]

(Vallahi, sadaka vermekle mal eksilmez. O halde sadaka verin!) [İ. Ahmed]

(Sadaka malı artırır. Öyleyse sadaka verin.) [İbni Ebiddünya]

(Sadaka 70 çeşit belayı önler. Bunların en hafifi cüzzam ve barastır.) [Hatib]

(Sadaka şeytanın belini kırar.) [Deylemi]

(Gizli verilen sadaka, Allah'ın gazabını söndürür.) [Beyheki]

(Sırf Allah rızası için sadaka verene, kıyamette Allahü teâlâ, "Ey kulum, sen benim rızamı gözettin, ben de seni hakir etmem ve vücudunu Cehenneme haram kılarım. Haydi, Cennete istediğin kapıdan gir" buyurur.) [Deylemi]

(Az da olsa sadaka verin. Parayı saklayıp vermeyene, Allah da ihsanını keser.) [Müslim]

(Rızkının bol olmasını isteyen sadaka versin.) [Deylemi]

(Sadaka vererek rızkınızı bollaştırın.) [Beyheki]

(Sadaka malı çoğaltır.) [İbni Adiy]

(Sadaka vermede acele edin; çünkü bela, sadakayı geçemez.) [Taberani, Beyheki]

(Sadaka verin. Çünkü sadaka Cehennemden kurtuluşunuza sebep olur.) [Taberani]

(Bir hurma tanesi de olsa, sadaka olarak verin; çünkü o, az da olsa açlığı dindirir ve suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları yok eder.) [İbni Mübarek]

(Güne başlarken sadaka vermek, felaketleri önler.) [Deylemi]

(Sadaka, nafile oruç tutmaktan daha faziletlidir.) [Beyheki]

(Sevabı Müslüman ana babasına niyet edilerek verilen sadakanın sevabı, onlara da gider, kendi sevabından da bir şey eksilmez.) [Taberani]

(Sadaka olarak verilen bir parça ekmek, Allah katında Uhud dağı kadar büyür.) [Taberani]

Sadaka vermek
Sual: Her gün sadaka vermek gerekiyormuş. Bulamayan ne yapar?
CEVAP
Resulullah efendimizle Eshab-ı kiram arasında şöyle bir konuşma geçer. Peygamber efendimiz buyurur ki:
- Her müslümanın sadaka vermesi lazımdır.
- Ya Resulallah, bulamayan kimse ne yapar?
- Çalışır, kazanır ve sadaka verir.
- Çalışacak bir iş bulamazsa ne olur?
- İhtiyacı olan kimseye herhangi bir şekilde yardım eder.
- Yardım edilecek bir kimse de bulamazsa?
- Herhangi iyi bir iş yapması [malım olsaydı ben de verirdim demesi, birine yol göstermesi, yoldaki sıkıntı veren bir şeyi kaldırması, ölümü hatırlaması, zararı dokunmaktan sakınması, ilim öğrenmesi ve öğretmesi gibi hususlar] da onun için bir sadakadır. (Buhari, Müslim, Nesai)

Kime vermeli
İlim tahsili yapılan yerlere, gerek zekât, fıtra, adak ve akika, gerekse sadaka şeklinde yapılan yardım, insanı kazalardan belalardan korur. Dünyada, sıhhat ve afiyet içinde bir ömür sürmeye sebep olur. Ayrıca farz olan cihad ve ilim yayma sevabına kavuşulur. Böylece yardım yapan kişi, hem dünyada hem de ahirette çok büyük nimetlere kavuşmuş olur. İlim yaymanın sevabını Peygamber efendimiz şöyle ifade buyuruyor:
(Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anilmünker sevabı [dinin emir ve yasaklarını öğretme] yanında, denize nispetle bir damla su gibidir.) [Deylemi]

İhlas Vakfı, öğrenci yurtlarında binlerce üniversiteli fakir öğrenciyi ve bilhassa Türk dünyasından gelen muhtaç öğrencileri barındırmaktadır. Onların birçok ihtiyacı, hayırseverlerin yardımları ile sağlanmaktadır. İhlas Vakfı senelerdir, hayırsever vatandaşlarımızın yaptıkları yardımları, en iyi şekilde değerlendirmektedir. İhlas Vakfı, Türk Dünyası’ndan gelen fakir öğrencilere her türlü yardımı yapmaktadır. Azerbaycan, Türkmenistan, Çeçenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kırım, Doğu Türkistan ve diğer Türk topluluklarından gelen öğrencilere Türkiye’nin büyük şehirlerinde açtığı öğrenci yurtlarında her türlü maddi ve manevi yardımı yapmaktadır.

Yurtlarda üç öğün yemek çıkmakta, İhlas Vakfı, öğrencilere sevgi ve şefkat kucağını açmaktadır. İhlas Vakfı öğrenci yurtlarının bir yıllık et ihtiyacı hayırseverlerin verdikleri kurban vekaletleri ile karşılanmaktadır. Vakfa verilen kurban vekaletleri ile hayırseverler adına, kurbanlıklar satın alınmakta ve dinimize uygun olarak kesilen kurbanlar, soğuk hava depolarında muhafaza edilmektedir. Bir yıl boyunca da, bu etler yurtların yemek ve et ihtiyacında kullanılmaktadır.

Yıllardır ülkemizin ve Türk dünyasının binlerce gencine, öğrenci yurtlarında bir aile ortamı sıcaklığında sevgi ve şefkatle muamele eden İhlas Vakfı’na kurban vekaleti vererek yardım etmek, destek vermek gerekir. Çünkü hadis-i şerifte, (Hayra vesile olan hayır yapan gibidir) buyuruluyor.

70 yıllık komünizm zulmünden kurtularak ülkemize gelen misafir öğrencilere en iyi ev sahipliği yapan İhlas Vakfı, ülkemizin yüz akıdır. Eğitime ve devletimize verdiği hizmet ve destek ile en iyi şekilde kamu hizmeti yapmaktadır. Dünya tarihinde vakıf medeniyetini kuran dedelerimizin torunu olarak vakıfları, hayır kurumlarını ve ilim yuvalarını kurban vekaleti vererek veya başka şekilde desteklemek, bilgili, kültürlü öğrencilerin yetişmesine katkıda bulunmak milli ve dini bir vazifedir.

Arzu edenlerin zekât ve sadaka-i fıtraları da, fakir öğrencilere verilmek üzere vekaleten kabul edilmektedir. Bu hayırlı hizmete değerli okuyucularımızın da katkıda bulunmasını önemle tavsiye ediyoruz.

İhlas vakfına kurban vekaleti veren, İhlas Vakfı’nın hizmetlerine iştirak etmiş olur. Kurban vekaleti vermek isteyenler, herhangi bir İhlas Vakfı öğrenci yurduna veya Türkiye Gazetesi bürosuna giderek veya telefon ederek, kurban vekaleti verebilirler. İhlas vakfı ile irtibat için, (0 212) 513 99 00 numaralı telefona veya (0 212) 513 68 57 numaralı faksa başvurabilirler. Her türlü yardım, İhlas Vakfının, Vakıflar Bankası Nuruosmaniye Şb. (2007042) numaralı TL hesabına yapılabilir.

NOT: Kurban bedelleri yukarıdaki (0 212) 513 99 00 numaralı irtibat telefonundan öğrenilebilir.

Neler sadakadır?
Sual: Neleri yapmak, sadaka olur?
CEVAP
Allah rızası için yapılan her iyilik, sadakadır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kendine ve çoluk çocuğuna harcadıkların birer sadakadır.) [Beyheki]

(Her iyilik, sadakadır.) [Tirmizi]

(Güzel söz, sadakadır.) [İ. Ahmed]

(Güler yüzle selam vermek, sadakadır.) [Beyheki]

(Din kardeşine güler yüz göstermek, sadakadır.) [Tirmizi]

(Bir ağaçtan yenilen veya çalınan şeyler, o ağacı diken için sadaka olur.) [Müslim]

(Birine iyi şeyler öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, sorana yol göstermek, sokaktaki zararlı şeyleri temizlemek, birer sadakadır.) [Tirmizi]

(Herkesin eklem yeri kadar sadaka vermesi gerekir. Sübhanallah, Elhamdülillah, La ilahe illallah veya Allahü ekber demek, birer sadakadır. İyiliği tavsiye etmek, kötülüğe önlemeye çalışmak, birer sadakadır. İki rekât kuşluk namazı kılmaksa, bütün bunları karşılar.) [Müslim]

(Emr-i maruf, nehy-i münker yapmak sadakadır.) [Müslim]

(Müdara etmek sadakadır.) [Deylemi]

(Hastanın nefes alıp vermesi sadakadır.) [Hatib]

(Camiye giderken atılan her adım da bir sadakadır.) [İ. Ahmed]

(Ölümü hatırlamak sadakadır.) [Deylemi]

(Borçlu fakire, ödemesi için mühlet verenin, her günü, bir sadaka olur.) [Taberani]

(Yolunu kaybetmişe yol göstermek bir sadakadır.) [C. Sagir]

(Zevcine hizmet sadakadır.) [Deylemi]

(Nikâhlısıyla beraber olmak sadakadır.) [Müslim]

(Haramdan sakınanla, istişare etmek sadakadır.) [Deylemi]

(Kötülük yapmaktan sakınmak bir sadakadır.) [İbni Ebiddünya]

(Ödünç vermek bir sadakadır.) [Taberani]

(Selam vermek sadakadır.) [Buhari]

 

Sadakayla ilgili çeşitli sual cevaplar

Sual: Borcu olan bir kimsenin sadaka vermesi caiz olur mu?
CEVAP
Ödünç alınan ve acil verilmesi gereken borçlar ise sadaka vermek caiz olmaz. Fakat taksitli borçlar ise mahzuru olmaz.

Sual: Taksitli borçlarım var. Muntazaman ödüyorum. Borçlunun önce borcunu ödemesi lazım olduğu için, cüzi miktarda da olsa sadaka versem olur mu?
CEVAP
Evet, kabul olur.

Sual: Hediye mi, sadaka mı daha sevaptır?
CEVAP
Önce aileye nafaka, sonra sadaka, sonra hediye.

Sual: Sadaka niyetiyle yapılan para yardımları vekaleten de olur mu?
CEVAP
Olur.

Sual: Sadaka verirken sevabını Peygamber efendimize göndermeye de niyet etmek caiz mi?
CEVAP
Sadaka verenin, sadaka sevabını Resulullah efendimize ve bütün müminlere göndermeye niyet etmesi iyi olur. Çünkü, kendi sevabından bir eksilme olmadığı gibi, hepsine de ayrı ayrı, hep o kadar sevap verilir. (Redd-ül Muhtar)

Sual: Dilenmek haram olduğuna göre, birinden bir tek sigara istemek caiz midir?
CEVAP
Caizdir. Alan kimse fakir ise sadaka olur, zengin ise hediye olur.

Sual: Bir arkadaş, şeker, gofret gibi bir hediye verirken, yakala diyerek uzaktan atıyor. Bu kibir alameti değil midir?
CEVAP
Belki, samimi olduğu için veya hediyeye önem vermediği için olabilir; çünkü İslam Ahlakı kitabında deniyor ki:
(Sadaka verenin kibirli görünmesi, fakire karşı değildir. Verdiği malı küçültmektir. Mala kıymet vermediğini gösterir.)

Hediye veren de, hediyesine önem vermediği için öyle yapmış olabilir; ama samimi değilse, öyle yapmak doğru değildir.

Hayır kurumu
Sual: Cami için verilen parayı, daha önemli bir hayır kurumuna vermek caiz midir?
CEVAP
Daha önemliyse, daha iyi olur

 

FITIR SADAKASI (FİTRE) NEDİR?

Fıtır sadakası nedir?… Fıtır sadakası ile ilgili hadisler nelerdir?… Fitre ile yükümlü olmak için gereken şartlar nelerdir?… Fitre nelerden verilir?… Fitre kimlere verilir, kimlere verilmez?… Fitre ne zaman verilir?… Fitre miktarı ne kadar?… Fitre ile ilgili merak edilen tüm bu soruların cevabını sizin için hazırladık.


FITIR SADAKASI (FİTRE) NEDİR?

Fıtr sözlükte “Orucu açmak”, fitre de “Yaratılış” anlamına gelir. Buna “Fıtır sadakası” denir ki, fıtrat sadakası, yani sevap için verilen yaratılış atıyyesi demektir. Dini bir terim olarak şöyle tanımlanır: Ramazan Bayramı’na yetişen ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü bulundukları mâlî bir ibadettir.

Fıtır sadakası, Ramazan orucunun farz kılındığı hicretin 2. yılı Şaban ayında, zekâttan önce meşru kılınmıştır. Bu bir yardımlaşma olup, orucun kabulüne, ölüm sırasındaki sıkıntılardan ve kabir azabından kurtuluşa bir vesiledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye ve onların da bayram sevincine katılmalarına bir yardımdır.

Fitre hadis deliline dayanır. İlgili hadisler aynı zamanda onun uygulama şartlarını da belirler.

FITIR SADAKASI (FİTRE) İLE İLGİLİ HADİSLER

Abdullah İbn Ömer’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber fitrenin, insanlar Bayram Namazı’na çıkmadan önce verilmesini emretmiştir” (Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 183.)

Abdullah İbn Ömer’den şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber fıtır sadakasını 1 sâ’ (ölçek) hurma ve 1 sâ’ arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.” (Buhârî, Zekât, 76; Müslim, Zekât, 12 .)

Ebû Said el-Hudrî (r.a)’den rivayet edilen bir hadiste fitre verilebilecek maddeler ve miktarları şöyle belirlenir: “Biz Peygamber devrinde fitreyi, yiyecek maddelerinden 1 sâ’ olarak verirdik. O zaman bizim yiyeceğimiz arpa, kuru üzüm, hurma ve keş (yağı alınmış peynir) idi.” (Buhârî, Zekât, 74; A. İbn Hanbel, III, 73, 98.)

İbn Abbas (r. anhümâ)’nın naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Rasûlullah (s.a.s) oruçluları gereksiz ve çirkin sözlerden arındırmak ve yoksullara yiyecek sağlamak için fitreyi farz kılmıştır. Fitreyi kim namazdan önce öderse, bu makbul bir zekât, kim de namazdan sonra öderse, herhangi bir sadaka olur.” (Buhârî, Zekât, 70, 71, 77; Müslim, Zekât, 12 , 13, 16)

Abdullah b. Sa’lebe (r.a) şöyle nakletmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) Ramazan Bayramı’ndan bir veya iki gün önce bir konuşma yaparak şöyle buyurdu: “Buğdaydan, arpadan veya hurmadan 1 sâ’ını hür veya köle, küçük veya büyükler için sadaka olarak veriniz.” (A. İbn Hanbel, V, 432.)

İbn Abbas’ın rivayet ettiği hadis şöyledir: “Fitre sadakası buğdaydan iki müd’dür.” (Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 183.)cocuk fakir

FİTRE İLE YÜKÜMLÜ OLMAK İÇİN GEREKEN ŞARTLAR NELERDİR?

1. Müslüman: Fitre yükümlüsünün Müslüman olması gerekir. Ancak Şâfiî Mezhebi’nden bir görüşe göre, gayr-i müslim bir kimsenin, bakmakla yükümlü olduğu Müslüman yakınının fitresini ödemesi gerekir.

2. Mal varlığı: Hanefîlere göre fitre sadakası ile yükümlü sayılmak için, kişinin Ramazan Bayramı’nın birinci günü, temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Zekât nisabından farklı olarak, sahip olunan malın “artıcı (nâmî)” özellikte olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması gerekmez. Temel ihtiyaçlar mesken, elbise, ev eşyası, binit, silah, hizmetçi, ailenin bir yıllık geçim masrafları ve borçlarıdır. Nisap miktarı iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunların kıymetine denk bir maldır.

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise, fıtır sadakasının vücûbu için, zenginlik ölçüsü olan nisaba mâlik olmak şart değildir. Temel ihtiyaçlarının dışında, bayram gün ve gecesinde yetecek kadar azığa sahip olmak yeterlidir.

3. Ehliyet: Ebû Hanife, Ebû Yûsuf ve diğer üç mezhep imamının ortak görüşüne göre, fıtır sadakasının mâlî yönü ağır bastığından dolayı bununla yükümlülük için akıllı ve ergen olmak şart değildir. Bu yüzden küçüğün ve akıl hastasının malından da velisinin fitre vermesi gereklidir. Fitrenin ibadet yönünü üstün kabul eden, Hanefîlerden İmam Muhammed ve Züfer’e göre ise, küçüklerin ve akıl hastalarının malından fıtır sadakası gerekmez.

4. Velâyet ve bakmakla yükümlülük: Bir kimsenin, kendi dışındaki kişinin fıtır sadakası ile yükümlü sayılması için, bu kişinin onun velâyeti altında olan ve bakmakla yükümlü bulunduğu kişilerden olması gerekir. Buna göre bir kimse velâyeti altında bulunan küçük çocuklarının veya akıl hastası olan yakınlarının fitresini vermekle yükümlüdür. Ramazan Bayramı’ndan önce vefat eden oğlunun çocukları da bu kapsamdadır. Buna karşılık kişinin bakımlarını üstlenmiş olsa bile, ana babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fıtır sadakası vermesi gerekmez. Bununla birlikte vekâletleri olmadığı halde bu kişiler için fıtır sadakası verse, bu yeterli olur. Böylece yoksullar bununla Bayram Namazı’ndan çıkmadan önce ihtiyaçlarını karşılamış olurlar.

5. Vakit: Hanefîlere göre, fıtır sadakası Ramazan Bayramı’nın 1. günü fecrin doğuşu ile vâcip olur. Çünkü fitre bayrama ait kılınmıştır. Böylece oruç tutmanın yasaklandığı bir günde, fitre ile yoksul Müslümanların sevinçle bayrama katılmaları amaçlanmıştır.

Fitre, Ramazan Bayramı’ndan bir veya iki gün öncesi ile Bayram Namazı arasında ödenir. Böylece yoksullar bununla, Bayram Namazı’ndan çıkmadan önce ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. Bununla birlikte fitre, Ramazan!ın girmesinden
itibaren, hatta Ramazan ayı girmeden önce de ödenebilir. Bayram gününden sonraya kalırsa, yükümlülük düşmez ve ilk fırsatta ödenmesi gerekir.

Fakihler fitrenin bayram günü sabah vakti girdikten sonra ve namaz kılınmadan önce verilmesinin müstehap olduğu hususunda görüş birliği içindedir. Dayandıkları delil, Abdullah İbn Ömer (r. anhümâ)’den rivayet edilen şu hadistir: “Hz. Peygamber fitrenin, insanlar bayram namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir” (Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 183.)

FITIR SADAKASI (FİTRE) NELERDEN VERİLİR?

1) Arpa, kuru hurma ve kuru üzümün fitre miktarı, şer’î ölçüye göre yaklaşşık 3 kg., örfî ölçüye göre ise 3,33 kg. olur.

2) Buğday ve aynı hükümde olan, buğday unu ve kavut için ise şer’î ölçüye göre yaklaşık 1,5 kg., örfî ölçüye göre ise 1,66 kg. olur.

Bu iki tür ölçekten (şer’î ve örfî ) birisini tercih etmek mümkün olmakla birlikte örfî ölçek daha fazla olduğu için yoksulların yararınadır ve daha çok sevap kazanmaya sebep olur.

Yukarıdaki dört cins gıda maddesi yerine kıymetleri de verilebilir. Ancak yoksullar bu maddelerin kendilerine muhtaç oldukları zaman, fitreyi kendi cinslerinden vermek daha faziletlidir

FITIR SADAKASI (FİTRE) KİMLERE VERİLİR?

Fitre, verileceği yerler bakımından her durumda zekâtın benzeridir. Ayet-i kerimede açıklanmıştır. “Sadakalar (zekatlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi 60)

Bir kimse fitresini bir veya bir kaç yoksula verebilir. Birden çok kimseler de fitrelerini bir kaç yoksula veya tek yoksula verebilirler.

Fitre yükümlünün bulunduğu yerdeki yoksullara verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.

FITIR SADAKASI (FİTRE) KİMLERE VERİLMEZ?

Fitrenin, Tevbe Sûresi’nin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir.

Ayrıca fitre verilecek kişi, bu şartları taşısa bile; Ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına, oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına fitre verilmez.

FITIR SADAKASI (FİTRE) NE ZAMAN VERİLİR?

Hanefîlere göre, fıtır sadakası ramazan bayramının 1. günü fecrin doğuşu ile vâcip olur.

Fitre, Ramazan bayramından bir veya iki gün öncesi ile bayram namazı arasında ödenir. Böylece yoksullar bununla, bayram namazından çıkmadan önce ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. Bununla birlikte fitre, Ramazan’ın girmesinden itibaren, hatta Ramazan ayı girmeden önce de ödenebilir. Bayram gününden sonraya kalırsa, yükümlülük düşmez ve ilk fırsatta ödenmesi gerrekir.

2015 FITIR SADAKASI (FİTRE) MİKTARI NE KADAR?

Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı 2015 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2016 yılı Ramazan’ın başlangıcına kadar en düşük sadaka-i fıtır miktarını 11,50 TL olarak belirledi.

Belirlenen bu miktar, “asgari miktar” olup, sadaka-i fıtırda verilecek meblağ konusunda bir üst sınır bulunmuyor. Bu konuda ideal olanın, herkesin kendi hayat standartlarına göre asgari günlük gıda harcamalarına denk düşecek bir meblağı vermesi olarak belirtiliyor. Söz konusu yardım, gıda gibi ayni olarak veya para şeklinde nakdi olarak ödenebilir.

 

Sadaka Yerine Geçen Ameller - Sadaka sayılan şeyler nelerdir?



Sadaka, Allah rızası için fakirlere, muhtaç kimselere,

karşılıksız olarak verilen şey; yapılan yardım, her türlü iyilik; Allah yolunda

yapılan harcamadır.(1)

Yapılan herhangi bir yardım veya iyiliğin sadaka sayılabilmesi için şu üç

özelliğin birlikte bulunması gerekmektedir.

1. Allah rızası için yapılmalıdır,

2. Özellikle fakir ve ihtiyacı olan kişilere yapılmalıdır,

3. Karşılıksız olarak yapılmalıdır.

Bu üç şart birlikte gerçekleşmezse verilen şey sadaka olarak değer kazanmaz.

Sadaka, Allah’ın buyruklarına uymanın açık bir işareti ve fiili bir şahididir.


Sadakanın bir çok çeşidi vardır ve bunları fırsat bilmelidir. Peygamber Efendimiz

(s.a.v.)’in hizmetinde bulunmuş olan Enes bin Mâlik (r.a.) buyurdu :

“Birgün Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) öyle güzel ve tatlı sözler söyledi ki biz

İslâm’ı bileliden beri, o sözlere sevindiğimiz kadar sevindiğimizi bilmiyoruz.

Şöyle buyurdular :

Mü’min olan kimse yoldan gelen geçene zahmet ve eziyet veren şeyi kaldıracak

olsa, Allâhü Teâlâ ecir vermekle o kişiyi sevindirir. Gidecek yolunu bilmeyen

kimseye yol gösterse bu da sadakadır. Her türlü hayırlı şeyleri göstermekte ecir

vardır. Dilinde tutukluk olan kimseye başkasına bir şey anlatırken yardımcı olmak

da sadakadır.
Sadaka diye niyet edilen her işe sadaka sevabı verilir : Sübhanallah, lâ ilâhe

illallah, Allâhü ekber demek, haram işlememek için hanımına yaklaşmak, iki kişi

arasında adaletli olmak sadakadır.

Bineğine bir şey yükleyene veya ondan birşey indirene yardımcı olmak sadakadır.

Tatlı söz söylemek, din kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır. Namaza

giderken atılan her adım sadakadır. Kendisine ve ailesine yaptığı her harcama

sadakadır. Fidan dikmek veya insanlar, hayvanlar ve kuşlar yesin diye bir şey

ekmek de sadakadır.

Faydalı bir ilim öğretmek, su yolu açmak veya su kuyusu kazmak, câmi bina etmek,

Mushaf vakfetmek, vefat ettikten sonra kendisi için istiğfar edecek birini

bırakmak da sadakadır.

Bütün Müslümanlar için istiğfar etmek, Resûlullah’a (s.a.v.) salavât-ı şerîfe

getirmek de sadakadır.
Damızlık hayvanı, kova ve benzeri eşyaları emanet vermek sadakadır. Bir hayvanı,

bineği Allah yolunda cihada hazırlamak da sadakadır.

İki hasmın arasını düzeltmek de sadakadır.

Neler sadakadır?

Sual : Neleri yapmak, sadaka olur?
CEVAP
Allah rızası için yapılan her iyilik, sadakadır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki :
(Kendine ve çoluk çocuğuna harcadıkların birer sadakadır.) [Beyheki]

(Her iyilik, sadakadır.) [Tirmizi]

(Güzel söz, sadakadır.) [İ. Ahmed]

(Güler yüzle selam vermek, sadakadır.) [Beyheki]

(Din kardeşine güler yüz göstermek, sadakadır.) [Tirmizi]

(Bir ağaçtan yenilen veya çalınan şeyler, o ağacı diken için sadaka olur.)

[Müslim]

(Birine iyi şeyler öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, sorana yol göstermek,

sokaktaki zararlı şeyleri temizlemek, birer sadakadır.) [Tirmizi]

(Herkesin eklem yeri kadar sadaka vermesi gerekir. Sübhanallah, Elhamdülillah, La

ilahe illallah veya Allahü ekber demek, birer sadakadır. İyiliği tavsiye etmek,

kötülüğe önlemeye çalışmak, birer sadakadır. İki rekât kuşluk namazı kılmaksa,

bütün bunları karşılar.) [Müslim]

(Emr-i maruf, nehy-i münker yapmak sadakadır.) [Müslim]

(Müdara etmek sadakadır.) [Deylemi]

(Hastanın nefes alıp vermesi sadakadır.) [Hatib]

(Camiye giderken atılan her adım da bir sadakadır.) [İ. Ahmed]

(Ölümü hatırlamak sadakadır.) [Deylemi]

(Borçlu fakire, ödemesi için mühlet verenin, her günü, bir sadaka olur.)

[Taberani]

(Yolunu kaybetmişe yol göstermek bir sadakadır.) [C. Sagir]

(Zevcine hizmet sadakadır.) [Deylemi]

(Nikâhlısıyla beraber olmak sadakadır.) [Müslim]

(Haramdan sakınanla, istişare etmek sadakadır.) [Deylemi]

(Kötülük yapmaktan sakınmak bir sadakadır.) [İbni Ebiddünya]

(Ödünç vermek bir sadakadır.) [Taberani]

(Selam vermek sadakadır.) [Buhari]

--------------
Yüce Rabbimiz; “Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir

zamana kadar ertelesen de, sadaka verip iyilerden olsam! demeden önce, size

verdiğimiz rızıktan harcayın.”(2)

“Ey iman edenler! kazanlıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için

çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın…”(3) buyurarak inananlara sadaka

vermeyi emretmekte,

Gerçek müminleri ise; “Kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda

harcarlar.”(4)
“Onlar bollukta, darlıkta Allah yolunda harcarlar.”(5) diye tarif etmektedir.

Sadaka, Allah’ın rızasını kazanmanın, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmenin

yoludur.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim'de; Allah yolunda yapılan her iyi ve güzel

davranışın karşılığını vereceğini belirterek şöyle buyurmaktadır :
“Allah müminlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) Cennet

karşılığında satın almıştır.”(6)

“Kendiniz için yaptığınız iyiliği daha iyi ve daha büyük ecir olarak Allah

katında bulursunuz.”(7)

“Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları)

başa kalkmayan ve gönül incitmeyenlerin Rabbleri katında mükafatları vardır.

Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.”(8 )

“Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse

bilmez.”(9)

“…Sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar….var ya, işte onlar için Allah

bağışlama ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.(10)

“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir

şeyi ortak koşmasın.”(11)

Sadaka, malı eksiltmez(12), malı çoğaltır ve bereketlendirir.

Bir kutsi hadiste : “Ey Ademoğlu! İnfak et ki, Ben de sana infak edeyim.”(13)

buyrulmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’ya şu

tavsiyede bulunmuştur.

“Ey Esma! Cimri olma ki, Allah da sana eksik vermesin. Saymadan ver ki, Allah da

sana saymadan versin. Kesenin ağzını bağlama ki, Allah da sana nimetini eksik

etmesin, kesenin ağzını bağlamasın. İnfak et ki Allah da sana infak etsin.”(14)

Sadaka, Allah’ın verdiği nimetlere şükrün ifadesidir.

Yüce Rabbimiz; verdiği nimetlere şükretmemizi emretmekte, nankörlük etmememizi.

(15) istemekte, “Verdiği nimetlere şükrettiğimiz takdirde bize nimetlerini

artıracağını, (16); “Kıyamet gününde, bize verilen her türlü nimetten hesaba

çekileceğimizi” bildirmektedir.”(17)

Sadaka, dünyada yoksulun, ahirette verenin yüzünü güldüren ve insanı Rabbine

yaklaştıran bir bağıştır.

Sahabe-i Kiramın sevgili Peygamberimiz (sav)'e, "Ya Resulallah! Allah yolunda ne

infak edelim?" Diye sormaları üzerine, Yüce Rabbimiz : “(Ya Muhammed!) Sana Allah

yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki : ihtiyaçtan arta kalanı.”(18 )

(harcayın) buyurmuştur. “Biz hayır olarak ne verirsek, şüphesiz Allah onu

bilmektedir.”(19) “Allah harcadığımız her şeyin karşılığını verecektir.”(20)

“Zerre ağırlınca bir hayır işleyen onun karşılığını görecektir.”(21)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : “(İyilik yapmak ve) iyiliği tavsiye etmek sadaka

olduğu gibi kötülükten sakınmak ve başkalarını da sakındırmak sadakadır.”(22)

"Sadaka vermede acele ediniz, zira bela sadakanın önüne geçemez.”(23)

“Başka bir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, Allah Teala yedi insanı Arşın

gölgesinde barındıracaktır. (Bunlardan biri de), sağ elinin verdiğini, sol elinin

bilmeyeceği kadar sadakayı gizli veren kimsedir.” buyurmuşlardır.(24)

Ömer b. Abdülaziz : “Namaz seni yolun yarısına, oruç da Melik’in kapısına,

sadaka ise Melik’in huzuruna iletir.” demiştir.

Nitekim Yüce Rabbimiz “Kullarım, Beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki) gerçekten

Ben (onlara) çok yakınım.”(25) buyurmaktadır. İki kutsi hadiste ise bu gerçek

şöyle ifade edilmektedir.

“Ben kulumun zannına (inancına) göreyim. Kulum Beni zikrettiğinde, Ben onunlayım.

(Rahmetim, tevfik ve yardımım onunla beraberdir). O Beni kalbinde gizlice

zikrederse, Ben de onu bu şekilde anarım. Beni bir toplum içinde zikrederse, Ben

de kulumu o toplumdan daha hayırlı bir toplum içinde (Rahmetimle) anarım.”(26)

“Kulum bana bir karış yaklaştığı zaman, Ben ona bir arşın yaklaşırım; O Bana bir

arşın yaklaşınca, Ben ona bir kulaç yaklaşırım; O bana yürüyerek geldiği zaman,

Ben ona koşarak varırım.”(27)

“Sensin bize bizden yakın, / Görünmezsin hicap nedir?”(28 )

Dizeleriyle Yunusumuz bu gerçeği ne güzel ifade etmiştir.

Sadaka, belayı önler, ömrü uzatır, hataları yok eder ve insanı cehennem

ateşinden korur.

Sevgili Peygamberimiz : “Az da olsa gücünüz yettiği kadar sadaka veriniz.” (29)

“Yarım hurma ile de olsa; kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz, o kadarını da

bulamayanlar güzel bir sözle bile olsa kendilerini korusunlar.”(30) “güzel bir

söz;(31) her meşru ve güzel bir iş sadakadır.(32)

“Bir hurma da olsa sadaka verin, çünkü o bir hurma açlığı giderir. Suyun ateşi

söndürdüğü gibi, sadaka da hataları yok eder.”(33)

“Sadaka Allah’ın öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder.”(34)

“Sadaka, belayı önler ve ömrü uzatır.”(35); ”Suyun ateşi söndürdüğü gibi

günahların azabını söndürür.”(36) buyurmuşlardır.

İbni Ebi Ca’d : “Sadaka yetmiş kötülük kapısını kapatır.”diyor

Hz. Lokman, oğluna : “Oğlum! Bir hata işlediğinde hemen arkasından sadaka

ver.”(37) tavsiyesinde bulunmuştur.

Şunu iyi bilmeliyiz ki; “Az sadaka çok belayı defeder.”

Sadaka, en kıymetli, en iyi, en temiz, en güzel ve en sevimli malı

Allah rızası için infak etmektir. Zira, Allah Teala temizdir. Ancak temiz olanı

kabul eder.(38 )

Hz. Peygamber : “Helaldan kazandığı malını infak edenlere müjdeler

olsun.”(39) buyurmuştur.

Servetinin iyisini kendisine bırakıp, kötüsünü Allah yolunda infak

etmek insan için uygun bir davranış değildir. İnanan insan malının kötüsünü

değil, iyisini Allah yolunda infak eder.

Yüce Allah : “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık

olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü

yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki

Allah zengindir, övgüye layıktır.”(40) buyurmaktadır.

Bir Hadis-i Şerifte; “Kim helal kazancından bir sadaka verirse Allah

onu kabul eder.”(41) Diğer bir hadis-i Şerifte ise : “Sadakanın en değerlisi;

fakirin gücü nispetinde gizlice başka bir fakire verdiği sadakadır.”(42)

buyurulmuştur.

Sadaka : Bir nevi Allah’a ödünç vermedir. Verilen bu sadakanın

karşılığını Allah kat kat verecektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de : “Ey iman

edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın kullarına) yardım ederseniz, Allah da size

yardım eder."(43)

“Eğer Allah’a güzel bir borç verirseniz Allah onu size kat kat öder

ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını verendir, Halim’dir (hemen

cezalandırmaz, mühret verir)”(44) buyrulmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz : “Hangi Müslüman çıplaklığından dolayı bir

Müslümana elbise giydirirse, Allah da ona cennet elbiselerinden giydirir. Bir

müslüman açlığından dolayı bir müslümanı doyurursa, Allah da onu kıyamet günü

cennet meyvelerinden doyurur. Hangi müslüman susuzluğundan dolayı bir müslümana

su içirirse, Allah Teala da Onu kıyamet gününde “Rahik-i mahtum’dan” içirir.”(45)

Yapılan her türlü yardım ve iyilik sadakadır. İyilik ve mutluluğa ulaşmanın yolu

sadakadan geçmektedir. Yüce Rabbimiz : “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda)

harcamadıkça “iyiliğe ulaşamasınız”(46) buyurmaktadır.

“İyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere

inanmak, (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda

kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcamak, namaz kılmak, zekat

vermek, anlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirmek, sıkıntı, hastalık ve

savaş zamanlarında sabretmektir.” Kuran-ı Kerim'in beyanına göre :

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (den ibaret)

değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere

iman edenlerin; mala olan sevgisine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara,

yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere

verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, anlaşmaları yaptıklarında

sözlerin yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zaman

(direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır.”(47)

İyilikte bulunan kulların özellikleri ve karşılaşacakları mükafatlar

ise şöyle tarif edilmektedir.

“İyiler ise, katkısı kafur olan içecekler dolu bir kadehten

içerler.”

“Bu Allah’ın has kullarının içtikleri ve akıttıkça akıttıkları bir

pınardır.” Bir pınar ki, Allah’ın kulları ondan içer, O’nu (istedikleri şekilde)

fışkırtıp akıtırlar. O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı

kuşatmış bir günden korkarlar. Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire

yedirirler. (yedirdikleri kimselere şöyle derler : ) “Biz size sırf Allah rızası

için yediriyoruz. Sizden bir teşekkür ve karşılık beklemiyoruz.”(48 )

Rivayete göre bu Ayet-i Kerimeler : Ehli Beyt hakkında nazil olmuştur.

Sevgili Peygamberimizin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hastalanırlar. Hz. Ali

ve Hz. Fatıma üzüntü içindedirler. Sahabe-i Kiramdan bazıları Hz. Fatma ve Hz.

Ali’ye çocuklarının hastalıktan kurtulmaları için Allah yolunda adak yapmalarını

önerirler. Hz. Ali ve Fatıma çocukları hastalıktan kurtuldukları takdirde üç gün

oruç tutmayı adak yaparlar. Hz. Hasan ile Hüseyin sağlıklarına kavuşurlar. Hz.

Ali ile Fatıma adak oruçlarını tutmaya başlarlar. İlk günün akşamında iftar

vaktinde kapıya bir miskin gelerek yardım talebinde bulunur. Hz. Ali ve Fatıma

iftar için hazırladıkları tüm yiyeceklerini miskine ikram ederler, kendileri

oruçlarını su ile açarak yetinirler ve ertesi günün orucuna niyet ederler. İkinci

gün akşamı iftar esnasında kapıya bir yetim gelerek Hz. Fatıma ve Ali’den yardım

talebinde bulunur. Hz. Ali ve Fatıma hazırladıkları yiyecekleri yetime ikram

ederler, kendileri su ile oruçlarını açıp, ertesi gün için oruçlarına niyet

ederler. Üçüncü günü iftar vaktinde kapıya bir esir gelir, Hz. Ali ve Fatıma’dan

yardım talebinde bulunur. Hz. Ali ve Fatıma hazırladıkları yiyeceklerini kapıya

gelen esire verirler ve arkasından şöyle derler, biz size sırf Allah rızası için

yediriyoruz, sizden bir teşekkür ve karşılık beklemiyoruz, derler. Oruçlarını su

ile açarak yetinirler. ...

Sadakanın en üstünü, kişinin ilim öğrenip sonra da onu bir müslüman kardeşine

öğretmesi(49) ve hayrı devam eden bir yardımda bulunmasıdır ki, biz buna sadaka-i

Cariye diyoruz.” Müslümanın hayatta iken yaptırdığı cami, okul, hastane, çeşme,

köprü v.b. sosyal hizmetler Sadaka-i Cariyedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuşlardır. “İnsanoğlu öldüğü

zaman amel defteri kapanır. Üç şey onun amel defterinin açık kalmasını sağlar :

1. Sadaka-i Cariye, (hayrı devam eden iyilikler)

2. Yararlanılan ilim.

3. Kendisine dua eden hayırlı evlat"(50)

“İnanan kişinin hayatta iken öğrenip neşrettiği ilim, geride bıraktığı salih bir

evlat, miras bıraktığı bir Mushaf (Kur’an-ı Kerim), inşa ettiği bir mescit,

yolcular için yaptırdığı bina (misafirhane), yaptırdığı bir çeşme hayatta ve

sağlıklı iken verdiği her şey sadakadır."(51)

“Her tesbih bir sadaka, her hamd bir sadaka, her tehlil (la ilahe illallah demek)

bir sadaka, her tekbir sadaka, iyiliği tavsiye etmek sadaka, kötülükten

sakındırmak sadakadır…”(52)

“Bir Müslüman bir ağaç diker de, onun meyvesinden bir insan yahut bir hayvan

yerse, muhakkak o ağaç sahibi için sadakadır.”(53)

“Müslüman kişi, ailesinin nafakası için harcar ve bundan sevap umarsa, bu ona

sadaka olur. Hatta Müslümanın Müslüman kardeşine güler bir yüz göstermesi de

sadakadır.”(54)

Sadakaları gizli ve aşikar vermek mümkündür. Fakat gizli olarak vermek daha

güzeldir.

“Eğer sadakaları (zekat ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne güzel! Fakat

gizleyerek fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahların bir

kısmına da kefaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”(55)

“Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayan var ya, onların

Rabblerin katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olacak

değillerdir.”(56)

Bu Ayeti Kerime Hz. Ebu Bekir hakkında nazil olmuştur.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Sahabe-i Kiramdan, Tebük seferine

çıkan orduya yardım etmelerini istemiş, bunun üzerine Hz. Ali elinde bulunan dört

dinardan birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini açıktan infak etmiştir.

Hz. Ömer malının yarısını infak ederek, bu konuda herkesi geçtiğini

zannetmiştir. Fakat Hz. Ebu Bekir, tüm malını Allah yolunda infak etmiştir.

Bunun üzerine, Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Çoluk çocuğuna ne

bıraktın, ya Eba Bekir?" diye sormuş, Hz. Ebu Bekir de, “Allah ve Resulünü

bıraktım Ya Resulallah!” diye cevap verir. Bu olaydan sonra Hz. Ebu Bekir evine

dönerek, abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra; “Ya Rabbi! her şeyimi Senin

rızan için infak ettim. Şimdi bir dileğim daha var, o da şudur. Kıyamet gününde

benim bu nazik vücudumu o kadar büyüt ki, vücudum cehennem ateşi üzerini

kaplasın, müminlerden cehenneme gireceklerinin yerine beni yak, Ya Rabbi! diye

dua eder. Yukarıda geçen Bakara Suresinin 274. Ayeti Kerimesi nazil olunca, Hz.

Peygamber (s.a.v.); “Çok mal biriktirenler sefildir.” buyurmuşlardır. Sahabe-i

Kiramdan biri bunun hiçbir istisnası yok mu? Ya Resulallah! diye üç defa sormuş,

Peygamber Efendimiz (sav) mübarek elleriyle işaret ederek, malıyla sağından ve

solundan şöyle ve şöyle, arka ve önünden şöyle ve şöyle infak edenler bunun

dışındadır buyurmuşlardır. Diğer bir Ayeti Kerimede, “Mallarını Allah yolunda

harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir

tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfü geniş olandır,

hakkıyla bilendir.”(57) buyrulmaktadır. Bu Ayeti Kerime nazil olunca, Sevgili

Peygamberimiz, üç defa “Ya Rabbi! ümmetime daha da artır.” diye dua etmiş ve

arkasından; “Muhakkak sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir”(58 )müjdesi

gelmiştir.

Mehmet Emin BAYAR, Din Hizmetleri Müşaviri



Sadakanın ömrü uzatması ile ilgili cevap için tıklayınız...

Dipnotlar :

(1) Türk Dil Kurumu sözlüğü Sadaka maddesi

(2) Münafikun 63/10

(3) Bakara : 2/267

(4) Bakara : 2/3

(5) Al-i İmran 3/134

(6) Tevbe : 9/111

(7) Müzemmil : 73/20

(8 ) Bakara : 2/262

(9) Secde 32/17

(10) Ahzab 33/35

(11) Kehf : 18/110

(12) Müslim : Birr 69; Muvatta Sadaka 12

(13) Buhari, Zekat 28; Müslim Zekat 57

(14) Buhari, Zekat 21;Müslim, Zekat 88; Tirmizi, Birr 40

(15) Bakara, 2/152

(16) İbrahim 14/7

(17) Tekasür, 102/8

(18 ) Bakara, 2/219

(19) Bakara, 2/273

(20) Sebe, 34/39

(21) Zilzal, 99/7

(22) Müslim Misafirin 48, Zekat 56; Buhari, Sulh 11

(23) Fey’zül Kadir, 3/195

(24) Buhari, Ezan 36, Zekat 16; Müslim, Zekat 91

(25) Bakara 2/186

(26) Riya-üz- Salihin Tercemesi cilt 3 sayfa 38-39 h. no. 1464

(27) Buhari, Tevhid 50; Müslim, Zikir 2,3 20-22

(28 ) Yunus Emre

(29) Buhari, Zekat 21

(30) Buhari, Zekat 10, 9, Edeb 34; Müslim, Zekat 66-67

(31) Buhari, Edeb 34, Müslimi, Zekat 56

(32) Buhari, Edeb 33; Müslim, Zekat 53

(33) R,iyaz’üz Salihin, .

(34) Tirmizi, Zekat 28

(35) Defterdar S.M. Paşa Devlet Adamlarına öğütler, 124

(36) Riyaz’ül Salihin Hadis no 1525

(37) Lokman :

(38 ) Buhari, Zekat 8; Müslim, Zekat 68

(39) Bezzar

(40) Bakara : 2/267

(41) Buhari, Tirmizi

(42) Hadis-i Şerif

(43) Muhammed 47/7

(44) Tegabun : 64/17

(45)Tirmizi, Kıyamet 42

(46) Al-i İmran : 3/92

(47) Bakara : 2/177

(48 ) Derh : 76/5-8

(49) Kütüb-ü Sitte Muhtasarı c. 16 s. 548 H. no. 6060

(50) Müslim, zikir 23, 20/22; Buhari Tevhid 50

(51) Kütüb-ü Sitte Muhtesarı, c.16 s. 547 H. no. 6059

(52) Müslim Misafirin, 84, Zekat : 56; Buhari Sulh : 11, Cihad 72

(53) Sahih-I Buhari Muhtesarı, c. 12, sayfa 129

(54) Buhari, Nafakat 1, İman 41; Müslim, Zekat 48

(55) Bakara : 2/271

(56) Bakara 2/274

(57) Bakar : 2/261

(58 ) Zümer 39/10



Kaynaklar :
Dinimiz islam
islmaiyasam
Sorularla İslamiyet

islam ilmihali

 

 

Nach oben